Hasan Okursoy

22 Ara 20233 dk.

GÜNLÜĞÜM;

GÜNLÜĞÜM;
 
7 Aralık 2023 Perşembe;

Aşağıda sözlerini yazdığım türkü anonimdir ve halka mal olmuştur.

“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
 
Bugün posta günü canım sıkılır

Ellerin mektubu gelmiş okunur
 
Benim yüreğime hançer sokulur

Bir of çeksem karşıki dağlar iniler
 
İflah etmez bu dert beni pareler”

Bir başka kaynağa göre de Kayseri türküsü olarak da anılır.

“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
 
Bugün posta günü canım sıkılır
 
Ellerin mektubu gelmiş okunur
 
Benim yüreğime hançer sokulur

Şu karşıki dağda bir top kar idim
 
Yağmur yağdı ılgıt ılgıt eridim
 
Evvel yârin sevdiği de ben idim
 
Şimdi uzaklardan bakan el oldum”

Diye türkü söylendiğinde, tüm dinleyenleri etkiler ve insanın önüne geçmiş günleri gelir. Gidenlerini, hasret kaldıklarını, bu türkü insanın önüne bir başka serer.
 
Kayseri yöresine ait olan bu türküyü, Ahmet Gazi Ayhan ve Ahmet Sezgin derlemiş. Gençliğimizde bu türküyü her iki sanatçı da çok güzel söylerdi.
 
Dinleyeni, bir karamsarlığa ve mutsuzluğa sürükleyen bir türkü olarak bizlerde iz bıraktı.
 
Kim dinlerse dinlesin, bu karamsar düşüncelerinde o dağların arkasında yatan, biriken dertleri, türküyü söyleyen gibi dinleyen de hisseder. Hepimizin güne ve o dağlara düşen bir derdi vardır, işte bu türkü onları anımsatır.
 
Her acının muhakkak bir öyküsü vardır. Taşa yazılır, kâğıda dökülür, böyle anılır durur. Bazen de bu acı bir türküye düşer, söylenir, soluklanır, bir kuşun kanatlarında uçar gider.
 
İnsanın içindeki karanlık, bazen dağları da susturur. Bazen bir rüzgârı olur, insanın içindeki dumanı dağılır ve karşısında, koca dağ tüm çıplaklığı ile görünür.
 
Rüzgâr aslında her gün eser, kulağımıza da uzaklardan bir hikâye fısıldar.
 
Bazen de insanın özledikleri güne düşer, sevdikleri, kaybettikleri, çocukluğu köşe başından “ce..e” der. Bir koku, bir ses insana çok şeyleri anımsatır.
 
Evet bir acının, bir sevginin ve bir ayrılığın adıdır türkü, insanı böyle söyletir durur.
 
Dinleyenleri de acısına ortak eder, insan bir başka duyguya bürünür gider.
 
Bir de günün gerçekleri vardır, onlar da bir bakarsın güne birden düşer.
 
Son Pisa testinin sonuçları geçen gün açıklandı. 81 Ülke arasında matematikte 39’uncu, fende 34, okumada ise 35’inci sırada olmuşuz.
 
Sonuç, ortanın altında, insan böyle sonuçlara, bir de eğitimci olursa daha çok üzülür. Özellikle okumadaki sıramız bizleri daha çok düşündürür. Çünkü insan okuduğunu anlamıyorsa diğer derslerin tümünden de başarısız olur.
 
Dilerim bu sonuçları düzeltmek için yetkili olanlar gerekli tedbirleri alır. Bu kararların alınmasında akıl ve bilim esas olur.
 
Şair Süreyya Berfe, “Yavaş Yavaş Bilemiyorum” şiir kitabı ile 78’inci Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü kazanmış. Şairimizi kutluyoruz ve şairimizin bir şiirini de günlüğümde yazmak isterim.
 
Süreyya Berfe’nin asıl adı Hikmet Süreyya Kanıpak imiş, 1965 yılına kadar gerçek adını, daha sonra ise takma adını kullanmış. Annesi Nermin Hanım, babası Fransızca öğretmeni Metin Kanıpak’mış. 27 Ocak 1943 yılında doğmuş. Çanakkale Lisesinden sonra iki yıl Hukuk Fakültesi ve dört yıl da Felsefe okumuş. Baba tarafından Atatürk’ün de akrabası imiş. İkinci yeniye yakın olan şairimizin kütüphanemde de çocuklarımın bana alıp hediye ettikleri “Kalfa” isimli (1965-2008) yıllarına ait Toplu şiirlerinin yer aldığı, bir şiir kitabı vardır.
 
Aşağıda yer alan şiiri de o kitaptan seçtim. (1)

UÇURUM, SU, KIRLANGIÇ

Alnın bir uçurum
 
önce gözlerimin
 
sonra dudaklarımın düştüğü
 
ve her seferinde
 
saçlarına takılıp kaldığı bir uçurum

Serin bir su alnının kokusu
 
Bu çok sıcak şehirde
 
birdenbire önüne çıkan
 
yenileyen dirilten
 
serin bir su

Gözlerin
 
yükü ağır iki kırlangıç
 
Bana doğru kalbime doğru
 
uçan uçan iki kırlangıç


 
Kimi zaman değip geçen
 
kimi zaman çarpıp kalan
 
karanlık şeylerden aydınlıklar taşıyan
 
sevinçle kederi
 
aşkla çileyi
 
bugünle yarını yansıtan
 
iki kırlangıç

Şairimize sağlık, mutluluk dileriz.

Hasan OKURSOY
 
Yelki

Kaynak;


 
1- Süreyya Berfe, Kalfa, Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı Nisan-2014, s.216

    4
    0