top of page

DEPREM-1

  • 17 Ağu 2022
  • 4 dakikada okunur

Prof. Dr. Naci Görür kişisel Twitter hesabından son Elazığ depremi ile ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: "Bu aşamada herhangi bir şey söylemek mümkün değil, büyük bir deprem. Umarım yanılıyorum ama can kaybının olabileceğini düşünüyorum. Doğu Anadolu fay hattı uyanmaya başladı. Doğu Anadolu fayı üzerinde uzun yıllardır deprem olmuyordu.” Dedi. Ayrıca; “depremin olduğu bölgede 1874 yılında 7.1, 1875’te ise 6.7 büyüklüğünde iki deprem olduğunu” belirterek, yaşanan depremin endişe verici olduğunu dile getirmiştir. Uzun zamandır sessiz olan Doğu Anadolu Fayı’nın şimdi uyandığını, Kuzey Anadolu Fayı gibi davranacağından endişe ettiğini açıklamıştır. Kuzey Anadolu Fayı’nın İstanbul hariç 20. asırda 1939-1999 tarihleri arasında çok sayıda 7’nin üzerinde deprem üreterek enerjisini boşalttığını, aynı şeyi belirli bir süreçte Doğu Anadolu Fayı’nın da yapabileceğini açıklamıştır. Bu fay boyunca 1513 yılında Maraş civarı 7.4; 1872 yılında Amanos, 7.5; 1874 yılında Sivrice-Palu arası, 7.1; 1875 yılında Sivrice 6.7; Çelikhan 7.1 gibi depremlerin olduğunu ifade ederek, deprem konusunda ilgilileri uyarmıştır. Ben bir deprem uzmanı değilim, deprem konusunda okuduklarımı ve gözlemlerimi bu deneme yazımda dile getirmek isterim.

1999 yılı Kocaeli (İzmit) depreminden bir yıl sonra İzmit’te genel denetim için bulundum. Körfez Öğretmen evinde konakladık. Aşçı “o gece deprem öncesi ağaçtaki kuşların cıvıltısına koştuğunu, acaba kedi mi onları rahatsız ediyor diye düşündüğünü, ona müteakip depremin olduğunu ve arkadaki demiryolu köprüsüne kadar kaçtıklarını, çünkü denizdeki dalgaların oraya kadar geldiğini” söyledi.

Yakındaki basketbol sahasındaki betonun depremde ortasından ayrıldığını, bir pulluk geçmiş gibi yarık olduğunu gözlemledik.

Araçla geçtiğimiz yol güzergâhında “yanda görülen yıkıntıda bir otelin olduğunu, burada üç Japon’un kurtulduğunu, otelde kalanlara “gone upstairs gone upstairs” (yukarı yukarı) diye söylendiklerini fakat yukarı çatıya kimsenin çıkmadığını ve diğer sakinlerin cümle çıkış kapısında öldüklerini” ilgililer açıkladı.

İzmit’te “demiryolunun yukarısındaki yerleşim yerlerinde depremin büyük hasar yapmadığını, demiryolunun aşağı kesiminde yer alan yerleşim yerlerinde ise büyük hasarların olduğunu” ilgililer söyledi.

Vilayet binası içinde bulunan Milli Eğitim Müdürlüğü binası ve Vilayet konağı “neden yıkılmadı?” soruma ise ilgililer “önümüzden geçen otoyolda kullanılan kazıklar nedeni ile depremin hasar yapmadığını” belirttiler.

Hafta sonunda, İzmir’e giderken otobüste yanımda İlköğretim Okulu Müdürü ile yolculuk yaptık. Karslı olduğunu belirterek, otogarın karşısındaki bir tepeyi gösterdi ve orada babasının bir arsasının olduğunu söyledi. Bu arsanın alınma öyküsünü de anlattı.

Babası öğretmenmiş emekli olduğunda ikramiyesi ile kurbanlık koç almış, onları kurban bayramına kadar besler ve biraz para kazanırım diye düşünmüş. Ancak işler düşündüğü gibi olmamış, yaptığı masraflar ile çoban ücretini dikkate alarak tespit ettiği fiyata kurbanlıkları satamamış, biraz daha bekleyeyim derken hayvanlar hastalanmış ve bazıları ölmüş. İzmit’te oturan amcaları kendisine haber göndererek “mevcut hayvanları satsın gelsin daha fazla zarar etmesin” demişler. O da onları dinlemiş ve İzmit’e gelerek elinde kalan para ile o tepedeki arsayı almış. Daha sonra da babası vefat etmiş. Çocukları olarak o tepede kayalıkta para etmeyen arsayı, baba yadigârı diyerek satmamışlar. Fakat deprem sonunda o yer kayalık ve sert zemin olması nedeni ile değerlenmiş.

Karamürsel’de Orhan Veli Kanık İlköğretim okuluna denetim için gittiğimde, okulun yanında bulunan lojman depremde çökmüş ve hiç kurtulan olmamış. Gümüşhaneli öğretmen ve çocukları bu enkazın altında kalmış. Okul duvar gazetesinde bu acıyı öğrencileri yazıları ile anlatmışlar. O yazıları okuyunca gözlerim doldu, okul müdürünün odasında çayı beklerken, branşının Türkçe olduğunu belirten okul müdürüne Orhan Veli’den biliyorsan bir şiir oku diyerek üzerimdeki hüznü dağıtmak istedim. Okul müdürü “ezberimde bir şiiri yok” deyince, bende Orhan Veli’nin “Anlatamıyorum” şiirini okudum. Bu şiir “şairin aşkına yazılmış ise de bu acıya da gönderilir” dedim.

Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum

Deprem dediğimiz olay yer kabuğunda belli aralıklarla o fay hattında, yıllar sonra yine tekrarlamaktadır.

İzmit’in 7 Batışından biri “358 tarihinde Nicomedia’da (İzmit) bir deprem olmuş, birkaç yıl ara ile tekrar etmiş. 4. Yüzyılda ünlü söylevci Libanıos, İzmit’in durumunu şiirle belgelemiş.

NİKOMEDİA’YA AĞIT

Nikomedia yıkılmış bugün, toprağın altında Sessizce ağlasam doyasıya Üst üstte katlanmış özel ve kamu yapıları Şehri çepeçevre süslüyorlardı

Ta tepeden düzlüğe kadar hepsi harap oldu Mahkemeler, meclisler, tapınaklar nerede? Görkemli saraylar, hamamlar ve tiyatro Şehri tastamam dolduruyordu

İkindi vakti koruyucu ilahlar çekip gitmişler Şehir kaptansız gemi gibi sallanıyordu Duvar duvara direk direğe çatı çatıya çökmüş Temellerine kadar yıkılmış evler

Önce tiyatro gürültü ile devrildi Çatılardan alevler kapladı her yanı Babil surlarından sağlam sirk de göçünce Aç hayvanlar sardı bütün şehri

İmparator adına yapılmış büyük hamam Nympha ve Gras tapınağı yok olmuş Kemerler müzeler yerle bir Halk bu uğursuz ortamda perişan dolaşıyordu

Şairin şiirinde anlattığı deprem 1999 İzmit depreminin yıkımına ne kadar benziyor.

Antik dönemde İzmit’in adı Nikomedia imiş. Kent III ve IV. Zaman Jeolojik yapı üzerinde yer aldığı için kurulduğu günden itibaren sık sık kentte depremler olmuş. Yerleşim alanının güneyinde aktif olan Kuzey Anadolu Fay hattı geçtiğinden, bu fay belli aralıklarla şiddetli depremler üretmiş. Bu depremlerin sayısının 300 olduğu yazılmaktadır. Gelecekte de yine belli aralıklarla bu depremler olacaktır.

Bu deneme yazımda şu hususları vurgulamak için yukarıdaki gözlem ve anılarımı aktardım.

1-Uzmanların da belirttiği gibi doğa ve doğada yaşayan hayvanlar depremi önceden hissetmektedirler.

2-Fay hatları yeryüzünde izlerini belirtmektedir. Buna bağlı veriler oluşmaktadır.

3-Depremde eğitim çok önemlidir. Çöken otelde kurtulan üç Japon’un otelde kalanlara yukarı yukarı gidin diye söylemeleri bunun işaretidir. Buna uymayan diğer sakinler cümle kapısında can vermişlerdir.

4-Yerleşim yerleri sert zeminlerde, yamaçlarda kayalıklarda olmalıdır. Geçmişte yaşayanlar deprem felaketleri sonunda buna uymuşlar, İzmit’te deprem demiryolunun üstündeki eski yerleşim yerlerinde ve yamaçlarda daha az hasar yapmış.

5-Deprem bugün olduğu gibi gelecekte de belli aralıklarla yine olacaktır. Bunu yer kabuğunun oluşumundaki doğa olayı yaratmaktadır. Bu hususta ilmin, fennin ve aklın yolu kılavuz olmalıdır.

6-Prof. Dr. Şerif Barış “depremde kayıp ve hasarın % 45 inin bina yapısından, % 55’inin ise yapı içindeki eşyaların sabitlenmeyişinden ve insanların deprem anında nasıl davranacaklarını bilmemelerinden kaynaklandığını” belirtmektedir. Bu nedenle ev içindeki eşyaların sabitlenmesi ve oturanların deprem anında nasıl davranması gerektiği ilköğretimden itibaren toplumumuzun her kesimine eğitim-öğretim ortamında verilmelidir.

7- Depremlerde de görüldüğü gibi deprem öldürmüyor, akla, fenne, ilme ve yönetmeliklere uygun olarak yapılmayan, gerektiği gibi denetlenmeyen dayanıksız binalar öldürüyor.

1999 yılı Kocaeli (İzmit) depreminde hayatını kayıp eden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet dilerim. Huzur içinde uyusunlar. Bu felaketin 21. yılında depremde dikkat edilmesi gerekli hususları tekrar paylaşmak istedim. Allah'tan dileğim, böyle bir acı felaketten hepimizi korusun.

Hasan OKURSOY 17 Ağustos 2020 Yelki


ree

 
 
bottom of page