top of page

GÜNLÜĞÜM;

10 Mart 2009 Salı;

Dün annemin anlattıklarını not ettim. Bu akşam da onları yazmak istiyorum. Yaşı doksana yaklaşıyor. Yalnız kalmaktan korkuyor, gözleri az görüyor. Kulakları yeterince işitmiyor. Fakat geçmişi çok iyi hatırlıyor. Geçmişte yaşadıklarıyla ilgili aktardıkları dikkatimi çekti, onları unutmadan yazmak istedim.

Halil efendi Hoca, yani babamın halasının eşi, teyzemin kayın pederi Salı günü ölmüş. Dedem cenaze namazına gitmek için Pazar yerindeki yaygısını annemlere bırakmış. Kuyucak köyündeki ahbapları da göz kulak olmuşlar. Dedemin annesi Emine ebemiz ve Anneannemizin annesi Fatma ebemiz ile Halil Efendi hoca amca çocukları imiş. Hasta yatağında karpuz istemiş. Dedem Süleyman mal almak için gittiği yerlerden karpuzu bulup getirmiş.

Halil Efendi hoca İstanbul’da medrese eğitimi almış. Koca oğlanların evi eskiden mescit imiş, burada hocalık yapmış.

Anneannemizin babası yani büyük babası “Sarı Amat” Sarı (Ahmet) dedemizde Şapcılar'da kırk yıl hoca olarak çalışmış. Orada ikindi ile akşam arasında vefat etmiş, Şapcılar mezarlığına defnedilmiş. Faruk dayım bir yaşında olduğundan, annemi Faruk dayıma bakması için Ummanım (Ümmühan) ebem annemi de yanında götürmüş.

Sırrı dedem ile Ummanım (Ümmühan) ebem aynı zamanda teyze çocukları imiş.

Annemin Hatice Teyzesi, babasının zoru ile Hafize Teyzesi ölünce çocuklar öksüz ve kimsesiz kalmasın diye kardeşinin kocası ile evlendirilmiş.

Süleyman dedem İzmir’e mal almak için gittiğinde, kına da alırmış. Almadan önce ayaklarında bunu dener ve iyi ise alırmış.

Eskiden köye kamyon ve otobüs işlemez imiş. Tren Ulubey’e gelirmiş, İnek ’ten de Hulu Memet (Mehmet) dayı dedemizin aldığı malları getirirmiş. Dayısının cenazesine de Hulu Memet (Mehmet) dayı götürmüş.

Bir kış çok kar yağmış, dedem de bir türlü gelememiş. Sırtında eğer heybesi ile gelen dedemi Emine ebemiz görmüş ve Ummanım (Ümmühan) ebemize müjdeyi verince, ebemiz camiye konulmak üzere bir kilim dokutmuş. O da Pazar yerinde yanmış. O zaman da kuyulara urgan verilerek hayır yerine getirilmiş. Hava halamız da kuyulara hayır olarak verilmek üzere meşin kova diktirir verirmiş.

Bu notları tutmamı, en çok Ahmet Dayım istemişti. Fakat o erken göçüp gitti.

Şimdi düşünüyorum, bu notlarımı kime okuyayım. Vehbi dayım ve Faruk dayım çok ilgili değiller. Geçmişi anarak bizi üzme derler.

Yazdım ya, bir okuyacak ve okuyunca da ilgilenecek biri çıkar diye düşündüm.

Hasan OKURSOY

Not; Bizde babaanneye ve anneanneye ebe denir. Şimdi ne dedelerim, ne de ebelerim, ne annem ve de annemin teyzeleri, benim dayılarım, anlatımdaki ismi geçen büyüklerim ve teyzelerim aramızda değiller. Hepsini rahmet ve özlemle anarım. Huzur içinde uyusunlar. Annemin bu anlattıkları bende kalmasın, akraba ve yakınlarım bilgi sahibi olsun diye günlüğümde paylaşmak istedim. İleride diğer anlattıklarını da yine günlüğümde paylaşırım.



1 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page