top of page

Kadı Gölü

  • 16 Oca 2015
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 21 Haz 2022

Her çocuğun bir düşü vardır hatırlatmaz kurnalar geceye düşer sesi güneşinde buğusu gölgesinde kanar


ıslak anılar inan kurumaz bir de eriyen bakışlar telaşında buruşmaz kaç ikindi geçti o yıllar ardından o bakıştan akşamdan yağan o kardan bize sorulmaz


benim bir çocukluğum vardı gölden dolma parkında nasıl? kar yağardı yıllar sonra hüznünde soluyup kaldı uluyan gecelerinde donmuş karında gıcırdayan sabahında güneşinde uyanırdı


taşların renginde soğuklar vurdu ellerini kadı dede kanal ağzında atamadı geçmiş günlerin feryadını o koca çınar ne kadar bilir? o parktan sarkan gölgeleri


artık kimse sormaz halimi anam dokuyamaz çulumu kilimi kimse bilmez ceketin ters yüzünü


şimdi ne der o karlar altındaki yer içimde kuruttuğum yalnızlık beni uzaklardan seyir eder


yaşımın giydikleri neydi? yürürken çocukluğum öksürürdü bazen kadı gölünde buzdu ayak izi görünürdü? zaten unutmadım aradım o günlerimi


bekliyorum ne zaman? düşecek toprağa cemre ne görsem karanlık inmiş korkutuyor gece


neden sesimi saklar durur acım ıslanır bekler sessizce


bir asım amca vardı taşlara nakış atmış daha kimler? mermerin göğsünü açmış


neden bilmem? bugün uzakları anlatmak var içimde uyumuş kalmış çocukluğum ağlar sessizce


işte bitti bir gıdım ömür çocukluğum gannöründe şimdi kimse bilmez ne şırk amat amca ne de körüğünde kömür hepsi sönmüş kaldı geride


artık son basamaktayım ey yalnızlık kopuver gitsin bitsin bu acımasızlık


en sevdiğim umaların sokak hep bana bakar orada uma dedem ismi kara süleyman çarşıda bakkal ayrıldığım akşamlar tütün kokar


işte herhangi bir zaman çocukluğumun geçtiği mekan benim anlattığım kadar anlatsın çentiği olan biz gidince kim anlatacak? geçmişi yapayalnız uzaklarda kalan


ey mürekkebi bitmiş kalem artık yazmasan geç öğrendim baharın yazın kışı varmış başladı ayaz duvar kovukları artık yazı toplamaz kalır bembeyaz


beklemeye alıştım ne kalmış ömürden yanmış bir yufka kokar kalan cızdırmadan


bir not düşer mırıldana mırıldana halkalı şeker karamela şekerci hacı dayı dükkanından


kışlarımız soğuk hava kuru ellerimiz çatlak bir kımdımcı kerim dayı çarşıda kalaycı bir yere koyamadım çocukluğumda şimdi bir bulut olur büyür başucumda


sonunda öğrendim nerede olursan ol da sıcacık gülüşten ol kırılan gülücüğe karşı dur


sonra çok ısınırsa haranı taşar küle bulanır çıra gibi yanar bir babanın anlattıkları


gece ıslığı bir başladı mı? böler uykuları akasyalar açar baharı anlatır kokuları


ben çocukluğumu anlattım düştüm önüne nehir rüzgar oldum sonunda yoruldum bir kuş yuvası bir kırlangıç sesi asma altından alıp gitti beni


koca su bizim yerlerde sesli akar umurluda sökede sessiz ve milli çamura batar


oraları kim bilir? uzun pamuk karıkları tren rayları gibi içimizde uzar


ne zaman düşünsem o günleri gözlerim kaçar içim burkulur yavaş yavaş ölür o çocuk utancım gölgem kırılır bende ise yine o kara vagon sisi kalır


şimdi o çocukluğunun geçtiği yerde tüm klasikleri alıp okutmak geçer içinden belki çocuk düşleri yeşerir yeniden


hala sorarım kendi kendime kalsa da bir yalnızlık neden diyemedik? kimsesiz ağlasa da çocukluk mevsimlerden habersiz


bil çocuk seni anlattıkça kocaman olur dünyam


ben ikindiyi sevdim sen kırık akşamları


ömür geçer ve biter artık uzaklara gideceğim bilmem ikindi ne der


bu kışta yalnızlık var yağan yağmurda hüzün ıslansam ne çıkar


azalınca güneşim koptu kopacak ipi perdemin benim yine de değişmez çocukluğuma gidişim


işte ağaçlar yapraklarını döktü zaman çabucak geçti kilit unuttu anahtarını ben sayamadım pişmanlıklarını

Hasan Okursoy


bottom of page