Nasıl yaşadık o güzelim yılları gidenler bıraksa da hatıraları korunda ısıtıp durduk o günleri şimdi gelirler mi? çağırsak onları
koygun söyleme naci dudağın kanar sis dağıldığı akşam nasıl yağdı kar yanlış diye yaz bizi resimlerden al
sonbaharda düşer ağaçtan yapraklar sesimizden kopar o ayaz akşamlar pencereden sarkar bir de pişmanlıklar
eninde sonunda akşamdan kaçılmaz dur söyleme naci ağustosa çok var o saman pazarı yokuşu çıkılmaz gidenleri sorma orda acımız var?
gün gelir bizi de alır buralardan ayrılık bakıyor yalnızlığımızdan bağırsak kim duyar? o arkadaşlardan bugünü de kırdık ömür denen handan
yaklaşıp uzaklaştım günlerimizden kuşlar gezindi ürktü seslerimizden işte o günleri ne zaman düşünsem akşama acı düştü arkadaşlarımızdan
kayıp oldu akşam günün ardından bir güvercin uçuyor o yuvasından daktilo makinası da hiç kalmadı sesin bittiği yerde bizi okşayan
naci bizim dostumuz oldu ağustos sıcak da olsa o sulara girilmez sen yine de söyle türkünü tüm yapraklarımız düşmeden toprağa savrulmadan günümüz belki yarın günü boşuna bekleriz
değil mi? nasıl geçti o yıllar yeni sevmişiz bademin içi beyaz öyle çabuk geçti ki günler bembeyaz sakın yarına bırakma o türkünü belki yarın akşam da yok gece ayaz
bizler için söylenmişti o türkü gözlerimizde umutlarımız vardı bak gidilecek uzaklarımız vardı içimizde büyüyen sevgimiz vardı
o geçen günlerde bizden kalanları yıkasın Ankara ikindi yağmuru
yaşam ne ki? işte yağmur yağdı geçti şimdi bu akşamlar bizi birleştirdi sen anlat ve söyle türkünü
ben bu akşam neden böyle çok söylendim? bak kurutmadım geçen günleri yaşlansa da gönlüm aynaya küsmedi
Talat Paşa yokuşundan çıkmayı özledi
biraz hüzün biraz yalnızlık var akşama da sitem etmedi böyle çok söylendi