top of page

SARIKAMIŞ HAREKETİ

SARIKAMIŞ HAREKETİ


Sarıkamış’ta yaşananlar aradan yıllar geçse de unutulmaz. Oradaki yaşanan acıyı, yazılanlardan insan okuyunca bir de yakılan türküleri dinleyince insanın gözleri yaşarır, hüzünlenir o geçmiş günleri düşünür.

Bu savaşa ve yapılan planlamaya “Her yerde kar var, kara kış başlamış, bu şartlarda bu mevsimde bu harekât bir faciaya dönüşebilir, kış şiddetini kaybetsin, yollar açılsın, düşmana haddini bildiririz” diye 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşanın yine itirazını duyar gibi olursunuz.

Eskiden öğrencisi olan Başkumandan Vekili Enver Paşa “Hocam olmasaydınız sizi idam ettirirdim…” çıkışını duyan Hasan İzzet Paşa istifa etmek zorunda kalmış ve komutayı Enver Paşa almış. (1)

Enver Paşa ve kurmaylarının planına göre 3. Ordu Sarıkamış’a saldıracakmış. 11. Kolordu Rusları oyalamak için sağ kanatta yer alacak, 9. Kolordu merkezde, yani Sarıkamış’a geçiş yönünde bulunacakmış, önce Bardız’a ardından da Sarıkamış’a geçecekmiş. 10. Kolordu da İslamköy-Oltu-Penek yönünden, Bardız Yaylası’ndan Alla-u ekber dağlarına ulaşacakmış. Amaç Rusların arkasına sarkmakmış. İstanbul’da her birliğin günlük yürüme hızları hesaplanmış. Hangi gün nerede olacağı, nerede buluşulacağı ve saldırma noktaları tek tek belirlenmiş.

Ancak; normal yürüyüşle 45 km’lik yolun dağlara tırmanırken 65 km. gibi hesap edilmesi gerektiği ve daha önemlisi, bu yürüyüşlerin -35/-40 derecelerde yaşanacağı önemsenmemiş. (2)

Sonunda; Osmanlı ordusu, 22 Aralık 1914 sabahı, 75 bin 660 savaşçısıyla toplam 118 bin 660 kişilik, 94 piyade taburu, 20 süvari bölüğü ve 228 topuyla "Sarıkamış Kuşatması" adıyla tarihe geçen harekata başlamış.

Fakat o sabah, dehşetli bir kar fırtınası ve tipi başlamış. Hava çok kötü olmasına rağmen ilk gün, harekât planı aynen uygulanmış. İkinci gün kar ve tipi bir türlü aman vermemiş. Erzak ve teçhizat ileri hatlara taşınamamış. Askerler aç, çıplak, donanımsız, yalınayak başı açık durumdaymış. Zemheriler diye bilinen en soğuk bu günlerde, on binlerce asker dinmek bilmez bir tipi altında dağlara sürülmüş. (3)

Yazın iki alayı ile Yemen’den Sarıkamış kuşatması için dört ayda buraya gelen askerlerden biri;

” Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki, Arabistan’ın cehennemî sıcağı Köprüköy’deki ayaz yanında nimet-i ilahi imiş. Burada çadırın perdesi buza kesmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta. Bölük kumandanım, beni sıhhiyeye nakletmiş ise de tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp tekrar takımıma döndüm. Akşam yaklaşınca Köprüköy’e civar dağlardan tipi boşanır. Kumandanımız, gelecek cuma Başkumandan Enver Paşa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltoların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Başkumandan Paşa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacağından ve kâfirin, karşımızdaki tepelerde geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin. Şafak söktüğünde 2059 rakımlı Kızkulağı Tepesi’nden Moskof obüs yağdırır ama şükür olsun, zafer bizim olacak. Gece bastırdığında, tepelerdeki Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler. Başkumandan Paşa Hazretleri acele gelse ki, ateşe kavuşsak...” Diye yaşadıklarını aktarmış. (4)

Sarıkamış’a ulaşmayı başaran, ama kentin hemen dışında soğuğa teslim olan bir Türk birliğinin askerlerini gören Rus kurmay başkanı Pietroroviç gördüklerinden çok etkilenmiş ve anı defterine;

“... Allah-u Ekber Dağları’ndaki Türk müfrezesini esir alamadım. Bizden çok evvel tanrılarına teslim olmuşlar.” Diye 24.12.1914 Perşembe günü bu Rus subayı not düşmüş.

Olumsuz hava şartları ve askeri taktik hataları sebebiyle ağır bir yenilgiyle sonuçlanan Sarıkamış harekâtında, 60 bini donarak ölmek üzere 78 bin Osmanlı askeri şehit olmuş.

Savaştan sonra İstanbul'a dönen Enver Paşa uzun bir süre Sarıkamış hakkında herhangi bir haber, bildiri veya yayın yapılmasını engelleyerek sansür uygulamış ve Osmanlı halkı savaşta olup bitenleri yıllar sonra öğrenebilmiş. (5)

Bu acı daha sonra türkülerimizde dile gelmiş.

Özellikle Ruhi Su’nun söylediği;

“Oltu’dan girdik de Sarıkamış’a/Akıl ermez orda yatan üleşe/Askeri kırdıran Enverî Paşa/ Kitlendi kapılar, mekân ağladı/ Yüzbaşılar, yüzbaşılar/ Tabur tabura karşılar/ Yağmur yağıp gün değişin/ Yatan şehitler ışılar/ İbrişimin kozaları/ Battın Avşar kazaları /Sarıkamış’ta kırıldı/Gonca gülün tazeleri.” türküsünü kim dinlese o acıyı bir başka yaşar. O günlerin acısında kavrulur.

Şevket Süreyya Aydemir kardeşini de bu faciada kayıp etmiş. Bu acısını hayat öyküsünü yazdığı “Bir Suyu Arayan Adam” da anlatmış.

Şevket Süreyya, 1877 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan (93 Harbi) sonrası Bulgaristan’ın Deliorman yöresinden Edirne’ye kaçmış olan Tunalı bir Müslüman Türk ailesinin çocuğu olarak 1897 yılında Edirne’de doğmuş. Dedesi, Deliorman yöresinin en büyük toprak sahibi imiş. Savaş sırasında bu göç olayı devam ederken bir de Kazak atlılarının baskını sonucunda, koca aileden Edirne’ye yalnızca Şevket, babası Mehmet Ağa, annesi Şaziye Hanım, kardeşleri ve babaannesi varabilmiş. Zenginlikleri birden yokluğa dönüşmüş. Edirne’de yeni bir yaşamı güç şartlarda kurmaya çalışmışlar. Annesi Şaziye Hanım mahallenin tek dikiş makinesine sahip biri olarak mahallenin tüm dikiş işlerini yaparak aile bütçesine katkıda bulunurmuş. Mehmet Ağa, bir konakta bahçıvan olarak çalışmaya başlamış. Daha sonra anne ölmüş, baba gözleri iyi görmediğinden işinden atılmış. Bir ağabeyi balkan savaşları sırasında hastalanarak ölmüş. 1915 yılında subay namzedi olarak askere alınmış ve Kafkas cephesine gönderilmiş. Cephede Anadolu’nun fakirliğini ve cahilliğini daha iyi gözlemlemiş. 1918 yılında Sarıkamış alınırken yanında patlayan bir top mermisi nedeniyle attan düşmüş ve bacağı kırılmış.

Bundan olacak Şevket Süreyya Aydemir Suyu arayan Adam’da “Ben bir göçmen çocuğuydum. Bu göçün hikayesi Tuna kıyalarında başlar, bu kenar mahallede biterdi.” Der. (5)

Şevket Süreyya Aydemir, bu kitabında Sarıkamış dramını da anlatmış.


“Sarıkamış dramı oynanırken ben henüz asker değildim. Fakat daha sonra asker olup da cepheye varınca, katıldığım bu muharebenin hikayeleri henüz canlı olarak yaşıyordu. Çünkü katıldığım birlikler, o harekete katılan alaylar ve tümenlerdi. Sarıkamış faciası 90.000 kişilik bütün bir orduyu hemen tamamen yutmuş olmakla beraber, bu alaylarda hala, bu savaşın döküntülerinden birkaç kişi bulunuyordu” Diye anlattıktan sonra Cihan Harbini nasıl İdare Ettik isimli esere de atıfta bulunmuş. Onuncu Kolordu Sarıkamış harbine 40.000 mevcutla girmiş 1800 mevcutla çıkmış, kendisinin katıldığı dokuzuncu Kolordu da 20.000 mevcutla girmiş ve 1000 mevcutla çıkmış. Diğer birlikler de böyle erimişler. Facianın sonunda Dokuzuncu Kolordudan düşman kuvvetlerinin teslim alabildiği kalıntı ise 106 zabit, 80 er, 1 kırık top kundağı ve 8 at olmuş.

Alayda bu savaştan kalanlar, “Sarıkamış çukurunun kuzeybatısına düşen bu yolsuz, izsiz dağlarda, bir adım ilerisinin görünmediği zifirisi bir gecede, hatta bir tek düşman görmeden, bir tek düşman öldürmeden olduğu yerde donan, eriyen binlerce yaralı ve yarasız askerlerin öyküsünü” anlatırlarmış. (6)

Ağabeyi üsteğmenliğe yeni yükseldiği halde ağabeyine yüzbaşılık da verilmiş. Allahuekber dağlarında şehit olan ağabeyinin şehit haberi ile yüzbaşılık bildirisi beraber gelmiş.

Siperlere koştuğu zaman, karanlık geceye savrulan kar tipileri arasında ağabeyinin kanlarla bulanmış yüzbaşılık sırmaları içinde genç fakat mahzun hayalini görür gibi olurmuş.

9. Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Köprülülü Şerif İlden, “…dağa çıktıklarında kendilerini uçsuz bucaksız bir kar yaylasının karşıladığını, yorulmuş ve takatsiz düştüklerini yayla üzerinde birden keskin bir rüzgâr ve şiddetli bir tipinin başladığını, bundan sonra da göz gözü görmediğini, kimsenin kimseye yardım edemediğini, herkesin can derdine düştüğünü ve 10.000’den fazla insanın bir günde karlar altında kaldığına” tanık olduğunu anlatmış. (7)

23 Aralık 1914’te, harekatın acı sonucunu, Hafız Hakkı Paşa da Enver Paşaya “Bitti paşam, ordumuzun kısm-ı küllisi mahvoldu.” Diye açıklamış. (8)

Şevket Süreyya Aydemir, Sarıkamış Dramını “Tek Adam” kitabında da anlatır. (9)

Enver Paşa, kurmay okulundan hocası olan III. Ordu kumandanı Hasan İzzet Paşayı görevden alarak geriye göndermiş ve kumandayı kendi üzerine almış. Halbuki o güne kadar bir tabura dahi kumanda etmemiş. Teşkilatçı ve disiplinli ise de askeri kültür ve stajı yeterli değilmiş. 90 bin kişilik Üçüncü ordunun birçok eksiği varmış. Hala yazlık elbiseleri ve ayakkabıları mevcutmuş. İaşe ve malzeme eksikmiş. Bu şartlar içinde 9 Aralık’ta hareket başlanmış.

Sarıkamış harekâtında soğuk sıfırın altında 30 dereceye kadar düşmüş. Kar tipi açlık korkunçmuş, askerler açıkta gecelemiş. Her dakika biraz daha eriyen birliklerin çöküntüsüne rağmen harekata devam edilmiş. Enver Paşanın bütün derdi, Sarıkamış’a Hafız Hakkı’dan önce girmekmiş. Enver Beyin yürüttüğü IX. Kolordu Sarıkamış önlerine 14 Aralık’ta geldiğinde kolordunun mevcudu bir alayı teşkil edecek kadarmış. Hafız Hakkı da Sarıkamış önünde Enver Paşaya yaklaşmış. Bir hafta önce emrine verilen 40 Bin mevcutlu X. Kolordudan elinde ancak 1800 kadar bitkin, perişan asker kalmış.

Fakat Enver Paşa yine taarruz emri vermiş. Birbirleriyle irtibatları kalmayan son kalıntılar artık bir ordu değilmiş, ortada ne bir kumanda birliği ne de bir plan varmış. Rusların çevirmesinden son anda Enver Paşa ve mahiyeti zorlukla çemberden kurtulmuş.

19 Aralık’ta emrinde 40 Bin asker olan Hafız Hakkı Paşa, etrafında ancak 80 kişi kaldığını görünce, kar tipi altında bir ağacın altına giderek hıçkıra hıçkıra ağlamış.

Bu savaş hakkındaki bilgilerin neşriyatı daha sonra önlenmiş.

Şevket Süreyya Bey bu kitabında, artık Enver Paşa’nın fiili diktatörlüğünün asıl bu bozgundan sonra başladığını, Sarıkamış’tan sonra Enver Paşanın, artık hürriyet kahramanı Enver Bey olmadığını belirtmiş, Şair ve yazar Süleyman Nazif’in “Enver Paşa, Enver Beyi öldürmüştü.” Diye de bir değerlendirmesine de yer vermiş. (10)

Enver Paşanın yakın müşaviri Mareşal Liman Von Sanders, bu harekâta girişeceğini daha önceden biliyormuş, hareketin müşküllerini, imkansızlarını hatıralarında yazmış.

Vazifesi gereği Enver Beyin dikkatini çekmiş, Enver Bey ise “bunların hepsinin düşünüldüğünü, bütün yolların keşfedildiğini veya edileceğini” iddia etmiş. Konuşmasının sonunda da hayali mütalaalar beyan etmiş. “İleride Afganistan üzerinden Hindistan’a yürümek emelinde olduğunu” Söylemiş ve kendisine veda etmiş. (11)

Liman Von Sanders, bunları yazdıktan sonra “Bu harekât, kumandası bizzat Enver tarafından üzerine alınan III. Ordunun mahvı ile bitmiştir. Ordunun bütün kuvvetini teşkil eden 90.000 neferden ancak ve yaklaşık olarak 12.000 kişi dönmüştür. Avdet edenler ise vücutça çok düşkün olduklarından bunlar arasında, pek çok telefatı mucip olan lekeli humma hastalığı çıkmıştır.” Diye sözlerini tamamlamış. (12)

Enver Paşa, bu faciadan sonra İstanbul’a hareket etmiş.

Sonuç olarak; Sarıkamış Harekâtı, I. Dünya Savaşı sırasında, 22 Aralık 1914 ve 6 Ocak 1915 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında Sarıkamış ve çevresinde gerçekleşmiş. Oltu, Narman, Penek, Horasan, Bardız, Mecingirt, Karaurgan, Divik’te gerçekleşen muharebelerin sonucunda Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri taktik hatalarıyla başarısızlıkla sonuçlanmış ve tarihe geçmiştir.

Prof. Dr. Selçuk Ural’ın da kaynak olarak belirtildiği, Kars Valiliğinin Sarıkamış Şehitler bilgilerinde de “3. Ordu savaş gücünü kaybettiğinden üstünlüğün Ruslara geçtiğini, Elviye-i Selase ve Kafkasya’nın kurtuluşu için çıkılan yolda Doğu Anadolu’nun işgal ve istilaya açık hale geldiğini, 93. Harbi’nin yaralarının sarılmasının mümkün olamadığı gibi yeni acılara neden olunduğunu, Ruslar harekât bölgesinde on binlerce Türk ahalisinin, Türk ordusuna destek verdikleri iddiasıyla katlettiğini, Taşnak Ermenilerini kışkırtarak doğu vilayetlerinde isyanlar çıkartılmak suretiyle devletin ve ordunun iki ateş arasında bırakıldığını, bu sebeple önce Elviye-i Selase’den, ardından doğu vilayetlerinden yüzbinlerce insanın daha güvenli addettikleri bölgelere göç etmek zorunda kaldıklarını” belirmiş ve “Sarıkamış Harekâtının, dünya savaşının seyrini de etkilediğini, İngiltere’nin Rusya üzerindeki baskıyı azaltmak ve ona yardım etmek amacıyla Çanakkale cephesini” açtığı değerlendirilmesi yapılmış. (13)

Murat Bardakoğlu da “İttihad ve Terakki’nin lider kadrosunun hemen tamamının evrakı elimden geçti. Bu evrakı okumuş olmanın sağladığı ayrıcalığa dayanarak ifade edeyim: İstiklâl Harbi’nin başında Mustafa Kemal değil de Enver Paşa yahut İttihad ve Terakki’nin bir başka hayalperest mensubu bulunsa idi, perişan olmuştuk! Millî Mücadele hayal uğruna girişilen bir savaşa döner ve neticede Sevr’den de beter hâle gelirdik!” Demiş. (14)

İlgili kaynak bilgilerden faydalanarak yazdığım “Sarıkamış Hareketi” ne zaman aklıma gelse içime bir hüzün çöker. Oralarda şehit olan kahramanlarımız düşlerime girer.

Bir denetim turnesinde, Sarıkamış’ta savaşın geçtiği yerleri az da olsa görebildim, yine o zaman Hilmi Beyin anılarını okuyunca farklı üzüldüm.

Belki bir gün o anıları da yazar sizlerle paylaşırım.

Şehitlerimizi saygı ve minnet ile anarız, huzur içinde uyusunlar.


Hasan OKURSOY

24 Aralık 2022

Yelki


Kaynak;

1-Hümmet Kanal, Sarıkamış Harekâtı Esnasında Cephede Yaşananlar ve Anadolu’ya Etkileri, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Çoğrafya Fakültesi Dergisi 54, 2014, s. (87-114).

2- Age.

3- Age.

4- Age.

5- Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi, 5. Baskı, İstanbul, s.21.

6- Age. s.100.

7- Yetkin İşcan, Sarıkamış-Sibirya Belgeliği, Sarıkamış üstünde kar, Aralık-2004.

8- Age.

9- Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adım, Remzi Kitabevi, 1999, Cilt-1,18. Basım, s. (204-211).

10-Age. s. 207.

11-Age. s. 208,

12-Age. s. 209.

13-Kars Valiliği, Sarıkamış Şehitliği bilgileri.

14-Murat Bardakçı, Murat Bardakçı'dan bir Enver Paşa muhasebesi: Mustafa Kemal ile mukayesesi büyük hatadır! 5 Ağustos 2018 tarihli T24 İnternet Gazetesi.




5 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page