top of page

YENİ YIL

Yeni olan her şey insanoğlunun hoşuna gider. Yeni olmak, yeni giymek, yeniden yaşama sarılmak güzeldir. Güneşin yeniden doğması, aslında her gün olağandır. Akşam ise gün batar, bütün gün yaşadıkların, dünde kalır.

Neden bilmem, çocukluk anıları insanı çeker, düşlerinde onlar seker, geçmiş günler çalkalanır durur. Bir de anlata anlata bitmez, yaşlılıkta ağzımızda sakız olur.

Çocukluk anıları, yanımızda tıpış tıpış dolaşır. Bizim ona, onun bize soracakları olur. Fakat düşlerimiz o günleri geri getirmez.

Şimdi kaydırak oynayamayacağın gibi, ip de atlanmaz artık yaşlılık çırpınmamıza imkân vermez. Yazarlar genelde çocukluk anılarını, yazdıklarına katarlar, onlardan vazgeçemezler. Bunlar genelde yazdıklarının kaynağı olur.

Gabriel Garcia Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık isimli kitabında; büyük annesinin anlattığı masallardan, toprak yiyen kız kardeşine, büyük babasının kasvetli ve büyük evine, akrabaları, çocukluğu ile tüm gerçek kişileri masalsı bir anlatımla çok güzel anlatır. Etrafındaki anı ve rüyalarını, duyduğu öyküleri, gözlemlediği olayları ve birikimlerini yazılarına katar.

Yeni yıl umut demektir, yeniden başlamayı müjdeler. Dünyamızın kendi ekseni etrafında 365 defa dönmesi, 52 hafta, 12 ay bir yıl eder ve çabuk geçer. Bir de bizim gibi yetmiş yaş üstündekilerin düşleri vardır, onlar da bizim gibi yaşlıdır, hep geçmişi anar. Fakat aydın ve dinç kalabilmek, mutlu olabilmek insanın elindedir. Yeni yıl bunun için bir fırsattır.

Geçmiş yıllar bir bir geçer önümüzden, sıkıntılı günleri düşünürken, yeni yıl gözümüzde büyür birden. Oysa yeni yıla girerken güzel düşünmeli insan. Bir yıl yaşlandığını değil, yeni umutlara koşacağını kendi kendine söylemelidir. Geçmiş yıllardan da güzel geçecek diye yeni günler hayal etmeli, yeni yıldan mutluluk ve sağlık istemelidir.

Çocukluğumuzda her evde radyo yoktu. 1940 ve 1950 sonrası yıllarda ikinci dünya savaşının getirdiği yokluk ülkemizde de vardı. Çocukluğumuzda ne alırsan “Alaman malı” diye satılırdı. Elektrik de yoktu. Gece gezmelerine fenerle çıkardık. Fener ve lamba camları Alman malı olurdu. Her akşam lamba camındaki isin temizlenmesinde bazen cam kırılırdı, akşamları bu üzüntümüz olurdu. Her evde radyo da bulunmazdı. Daha önceleri belediyenin bir radyosunun olduğu söylenirdi. Yaşlıların ajans dediği haber saatlerinde dinlendiği büyüklerimiz tarafından aktarılırdı. Dedemin ve dayımın bakkallığı sırasında bu radyoların bataryaları satılırdı.

Yılbaşının köyümüzde farklı bir özelliği olmazdı. Babamızın şekerine oynadığı oyunların sonunda kendisine verilen jelatine sarılı şekerleri ertesi gün yemek hoşumuza giderdi. Milli piyango biletlerinin daha sonra alındığını biliyorum. Gece saat 24 de radyosu olan komşularımızdan biletimize isabet olup olmadığını öğrenirdik. O yıllarda gazeteler ertesi gün gelirdi. Piyango listelerinden çıkıp çıkmadığını bir de gazetelerden takip ederdik. Büyük ikramiyenin yakınlarımıza çıktığını da hiç duymadım.

Sinema da yoktu, küçüklüğümüzde otel kahvesine filmler gelirdi, yazları ise otelin arkasındaki boş alanda gösterilirdi. Daha sonraları belediye tarafından buğday pazarı olarak kullanılan langar yıkılıp yerine sinema salonu yapıldı. Nahiyemizde sosyal etkinlikler bu salon sayesinde arttı.

Genelde dar gelirli aile çocukları olduğumuzdan hepimiz yatılı okul sınavlarına umut bağlardık. Bizden önceki öğretmenlerimiz ve ağabeylerimiz Gönen Köy Enstitüsüne gitmişlerdi. Bizim zamanımızda da bu devam etti, Sağlık koleji, Devlet Demir Yolları, Maliye ve Hemşire okul sınavlarına girilirdi. O zamanlar sosyal devlet anlayışı daha etkindi. Bizler de yatılı okullarda okuyarak öğretmen olduk.

Bir çırpıda geçmiş günleri sizlere kısaca anlattım. O günleri zaman zaman ararım, aklıma geldikçe dalar ve mutlu olurum, arkadaşlarımı çağırırım. Fakat ne gelen ne de soran olur.

Geçmiş günler ile bu günleri kıyaslamak mümkün değil, günümüzde televizyon ve cep telefonu farklı bir teknoloji, internet sayesinde dünyanın tüm bilgilerine ulaşmak mümkün. Geçmişte canımız sıkılmadan nasıl büyümüşüz diye kendi kendime sorarım. Bazen dünyaya erken geldik mi? Diye üzülürüm.

Bizim zamanımızda bir yerden bir yere ulaşmak da zordu. Denizli’ye köyümüzden sabah ezanı okunurken otobüsler kalkardı. Bazen bu otobüsleri kaçırdığımız da olurdu. Yatılı öğretmen okulu sınavına bir gün önce arkadaşlarımla gidecektim, otobüsü kaçırdım, ertesi gün hiç uyumadım ve otobüs saatini bekledim. Arkadaşlarımı delikli çınarda bir otelde bulup onlarla birlikte Denizli Lisesinde sınava girdim. Sonunda öğretmen okulunu kazandım.

Yeni yılı karşılarken, geçmiş yıllar aklıma geldi. O günlerdeki anılarımı da sizlerle paylaşmak istedim. Hep yeni yeniden yana olmak çok güzel. Yenilik, insanı aydınlığa çıkarır diye düşünürüm. Geçmişle oyalanmak insanın içini karanlık yapar kanaatindeyim.

Bu duygular içinde tüm akraba, arkadaş ve öğretmenlerim ile öğrencilerimin yeni yıllarını kutlarım. Sağlık ve mutluluk dilerim. Her şeyin sağlık olduğunu bilmenizi isterim. Bu yıl benim, eşimin ve ailemin sağlıkla ilgili sorunları oldu. Dilerim 2020 yılında hiçbirimizde sağlıkla ilgili sorun olmaz. Yaşamanın değerini bilin. Ayakta yürüyerek, tuvalete gidebilmenin bile yaşlılıkta bir servet olduğunu unutmayın.

Hasan OKURSOY

31 Aralık 2019

Yelki



2 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page