top of page

ZAFER BİR SIRÇA KÖŞKE BENZER

  • 15 Eyl 2022
  • 3 dakikada okunur

Her akşam güne söyleyemediklerim bekler, sönmemiş kordan o günleri savurur yel. O uçan kuşlar, nereye gider? Eylülde sararan yapraklar tek tük düşer.

Artık yağmurlar da başlar, az az ısırır durur soğuklar. Bu bulaş ortamında herkes karamsar. Unutuldu eski sevdalar, her yer bir durak, acısında uğuldar.

Bu savurup duran rüzgâr, kimi alır? Her eve yalnızlık girer, birbirine karışır, bilmem nasıl gider? Dağ, taş sanki dilsiz, bir oyun oynar. O günler bizi düşündürür ve güler, acısı tatlısı karşımızda bekler. Unutulmaz, bizi bırakmaz anılar. Avluya güz çöker. Alfabeden dökülmez heceler.

Öğretmenim o duvardaki tarih şeritlerinden yine o günleri anlat. Çocukluğumuz, gençliğimiz gitti, belki anlatınca, hatırlar gelir o günler.

Vakitsiz açan bir çiçek, soğuktan korkar. Şu dağılıp duran pazarda, herkes bir yerden bir yere gelir gider. Yüreğini yollara kor, bazen bitmez geceler. Evde kalan gülüşler, şimdi neredeler?

İnsan karıncanın gücüne şaşar. Bazen de insanın karanlığından kaçar. Yağmuru beklerken selinde boğulur. Bir de o siyah beyaz resimler, geçmiş günleri düşündürür. Gülün yaprağından bakar. Hey! Gidi günler Hey! Bu satırları bana yazdırır, bu ömür dediğin böyle gülümser, ara sıra resimlere düşer.

İşte geldi sonbahar, düşen yaprakları gördükçe içinde üşür kalanlar.

Son günlerde Dr. Alev Çoşkun’un Asker İnönü’yü zaman zaman okudum. (1)

Atatürk, İsmet İnönü ve silah arkadaşlarına ve şehitlerimize bu ülke çok şeyler borçlu. 9 Eylül’de düşmanı denize dökmekle iş bitmemiş. 12 Eylül 1922’de Albay Çolak İbrahim Bey ile Yüzbaşı Kemal Beyin birlikleri Narlıdere, Güzelbahçe ve Urla’yı aynı gün kurtarmışlar.

Gazeteci Yaşar Aksoy’un anlattığına göre 15 Eylül’de Alaçatı, 16 Eylül’de Çeşme kurtarılmış, buralara ilk giren ve bayrak çeken Üsteğmen Selahattin Selışık olmuş. (1)

Balkonlara ve evin girişindeki göndere bayrağımızı 9 Eylül günü diğer milli bayramlarda olduğu gibi çektim. Bu nedenle kurtuluş günleri kutlamaları bitinceye kadar Bayrağımızı yerlerinden kaldırmam. 16 Eylül Çeşme Kurtuluş gününden sonra cumartesi günü kaldırmayı düşünürüm.

Bir gün bu kitabı da kaynak göstererek, Dr. Alev Çoşkun’un dediği gibi “Asker İnönü”yü de kısaca anlatmak isterim.

Zaferin kazanıldığı günlerde, işgal altındaki Trakya ve İstanbul’un da bir an önce kurtarılması için I. Ordu Komutanı Nurettin Paşa, “Derhal Çanakkale ve İstanbul’a yürüyelim, İngilizleri oradan atalım” diyormuş. İsmet Paşa buna karşı çıkmış, “Zafer bir sırça köşke benzer, dikkat edilmezse kırılır, eski hale de getirilemez.” Diye söylemiş. Bu noktada Fevzi Paşa da devreye girerek, “Çanakkale üzerine yürüyüşü Yakup Paşa idare etsin.” Diye söyleyince; Büyük önder Atatürk; Alçakgönüllü, hiç kimseyi kırmadan komutanları dengeleyerek “Çanakkale’ye yürüyeceğiz ama savaş yapmak için değil, müttefikleri, özellikle İngilizleri ateşkese zorlamak için. Eğer İngilizler savaşmayı göze almışlarsa, ilk ateşi onlar açsınlar. O zaman savaşırız.” Demiş.

O günlerde bir de ansızın İzmir’de yangın çıkmış. Bu yangın birkaç gün devam etmiş.

İnönü, “Bu karamsar günlerimizde hepimizi kolumuzdan tutup Atatürk kuvvetli iradesiyle çıkardı. Ümitsiz anlarda herkese azim ve neşe vermek için sanki dünyaya gelmiş bir Başkomutanla İzmir’e geldiğimizi bir daha anladık.” Diye hatıralarına yazarak, Atatürk’ün yaşanan karamsarlığı, nasıl dağıttığını anlatmış.

Bu bunalımlı dönem Mustafa Kemal Atatürk’ün üstün strateji dehasıyla yönetilmiş.

Önce İngiliz Donanma Komutanı’na İzmir limanından çekilmesi için resmi bir yazı göndermiş. Yirmi dört saat bitmeden İngilizler limandan çıkıp gitmişler. Misak-ı Milli’de ısrar etmiş. Eskişehir’de bulunan Türk Birlikleri de harekete geçmiş. Eskişehir ve Bursa kurtarılmış. Türk askeri birliklerinin Bursa, Balıkesir ve Erdek’i almaları ve Çanakkale yönünde ilerlemeleri üzerine ateşkes görüşmelerine Türk heyetini çağırmışlar. 3 Ekimde Mudanya görüşmeleri başlamış. (2)

İsmet İnönü’nün Mudanya görüşmelerindeki başarısı da çok önemliymiş, 10 Ekim 1922 General Harrington, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’u bilgilendirmek için yazdığı mektubun sonunda “Bu adama dikkat edin” demiş.

Mektubunda “İsmet Paşayı ilk gördüğünde üzerinde büyük etki ve izlenim yaratmadığını, görünürde gösterişsiz, ufak tefek bir insan olduğunu, az konuştuğunu ve az işittiğini” Yazmış. Mektubun devamında “İlişkilerinde inatçı olduğunu, güldüğünü hiç görmediğini, her satırı gayet dikkatle tetkik ettiğini, notlarını sür'atle aldığını, satırların altında gizli bir mana bulunmadığını anladıktan sonra fikrini söylediğini, heyecanlandığını belli etmediğini, bir hukukçu kafasının olduğunu, bir belgeyi iyice okuyup birkaç dakika düşündüğünü, ondan sonra paragraf hakkında fikrini söylediğini” belirtmiş.

Ayrıca; “kendisi ile çalıştığı sürede onu iyi incelediğini, bütün gayretine rağmen, insancıl kalmayı başaramadığını, iyi bir general olduğunu, konferansın sonlarına doğru kendisine karşı saygı duyduğunu” da mektubunda açıklamış.

Dr. Alev Çoşkun da kitabında; Mudanya müzakerelerinin aslında çetin, askeri konuları kapsadığını, uluslararası bir toplantı olduğunu vurgulayarak, İsmet İnönü’nün diploması ve devlet adamlığı alanında tarih sahnesine çıktığı ilk toplantı” olduğunu vurgulamış ve sağlanan başarıyı açıklamış. (2)


Hasan OKURSOY 15 Eylül 2020 Yelki


Kaynak; 1-Alaçatı Sitesi Com. 2-Asker İnönü, Alev Çoşkun, Kırmızı Kedi Yayınları, 1.Basım Kasım-2018 s.(560-570 3- Age. s. (592-593)


ree

 
 
bottom of page