top of page

Öğretmen

  • 29 Kas 2015
  • 2 dakikada okunur

Yusuf’alar yıkığında

dünyamız başka olur açılmazdık kimseye

dağılırdı çocukluğumuz

akşama kızardık gün gitmesin diye

her günümüz

yazılmasa da olurdu bir hikaye

bir de yaptıklarımız kalırdı boşluğunda

bir de pişmanlıklarımız

horlanmadı eşikliğimizde

bir tren geçerdi uzaklardan solusa duymazdık

bazen iç çekerek

bizi de alıp gitse derdik utanarak

bir bir koparıp atsak da günleri

açıp kapattık kıstık gözlerimizi


ağrılı günler kötü olurdu

ansızın doğ-malıydı insan

ne kadar anlatılsa çocuklara

yağmurun çamuru

asıl olan tutmaktı bendinde yağmuru


paylaşmaktan geçse de sevincin yarısı

güneş ufka vururdu yağmur arası

çocukların sesinde çığlık olurdu ebem kuşağı

biz seslendikçe

su olur akar kalırdı günün posası


ağlamazdı tek kavakta suya düşse de çocukluğumuz

bazen bitmemiş bir ömrün

acısı sinerdi üstümüze

ağlatırdı ikindi akşamı

kalırdı gözyaşımız bize


bazen çiçek açmazdı yaralarımız

eskimiş bir ses

ulaşsa da tınmazdı uzaklarımız


vururdu güneş

gündüz sesinde duvarı dönerdi sessiz

neden bilmeyiz sıkıntı olurdu içimiz

bütün trenler soluyup dursa üzülürdük biz


bir okusak derken

Cumhuriyetin ve Atatürk’ün sesi geldi erken

kazanmıştık öğretmen okulunu

ne kadar sevinçli idik

öğretmen olacağız diye söylerken


Denizli’den Rize’ye

vardık bir akşamüstü

mülakatı da kazandık

ne telaş kaldı ne üzüntü

ertesi gün kayıt olduk

hepimiz nasıl güzel ve mutlu

sıcacık sardı on dört yaşı

bir taş bina okulumuz oldu


her yıl on bir ay

bekledik gurbeti içimizde


ne çabuk geçti zaman

öğrendiklerimizin sesinde

uzun yollarımıza çıkarken bitti gün

yıllar sonra anladık paylaştıkça ne kadar güzelmiş dün


üç yılda

çocuk yüzümüz oldu öğretmen

uzaklara çizilen yorgunluğu-muzda

beş sınıfı birlikte okuttuk oynadık üstümüz çimen

çalıştık gaz lambasında

aydınlıktı çocuklarımız bir okuldan diğerine atandık olduk göçmen


ne vardı gözlerimizde?

Atatürk’ün ışığı

umut ve özgürlüktü ufuklara kadar uzanan

kimimiz öldü

bazımız sürüldü

en cesuru-muz mesleğinden atıldı akşamüstü

dövülse de bütün acılarını unuttu öğretmen

zeki çalışkan çocuklarıyla şarkılar söyledi yürekten

yapayalnızdı çıktığı yolda bazen

emeğin kırılan dallarında savaşırken kör etti bozuk düzen


yıllarca güneşi içenlerin türküsünde söylendik biz

çocuklar sizin için aktı terimiz

her şey kırılsa da kırılmaz öğrettiklerimiz

kim ne derse desin

çocuklar oldu rengimiz


akşam batarken gün

eskiyenlere kızdık

yalnızlığımız korkutmadı bizi

gelmekte olan karanlığa üzüldük

günü eğirirken

daha neler gördük

unutmayın çocuklar sizde umudumuz çok

birlikte cehaleti yine yeneceğiz

hiç korkumuz yok


ne yapsalar atamazlar

içimizdeki Atatürk'ü

anılarımız vardı bayramlarımızda

aydınlık olurdu günlerimiz

önünde

her geçişimizde gülümserdi Atatürk'ümüz

yağmur bir kasvet getirse de

hep güler asılmazdı yüzümüz

her bayramda sevinç

bizi anlatırdı geçmiş

çoğalırdık Atatürk'ü görünce biz

Hasan Okursoy

29.10.2015


bottom of page