top of page

EY!.. BEKİLLİ

  • 22 Haz 2022
  • 2 dakikada okunur


Tam sırası mı dediğim anda

çıkıp geliyorsun

düşen sesime

cevap vermiyorsun

neler geldi?

neler duydum?

sen bilmiyorsun

başucumdan bakıp

o sessizliğinde durursun


akşam çöker

birden olur gece

sen bilemezsin göremezsin

duvarlarım solur sessizce


o çocukluğumdaki

sabahlar yine olsa

güneş görünse

arkadaşlarla birlik

çocukluğum

yine seslense


o zaman acılarımız

olmaz ovalamaç

bir de uzaklarımız

oynamaz saklambaç


üşüdüğümüzü

bilmez çocukluğumuz

sarkıtlardaki buza

dokunmaz rüzgârımız


ne söylesem

geçmişte kaldı dersin

çocukluğumu al getir desem

çocuk olma diye söylersin


oysa…

bir içim su mutluluk

neden akşamı bekletirsin

üşüyüp boşluğuma serilirsin


ne zaman gitsem köye

bekler dağınık bir çarşı

birkaç arkadaş benim gibi yaşlı

söyleşir kalırız karşı karşı


oysa orada

keleter keleter

anılarımız kaldı

seremedik onları

gidenler konuşamadı


hepsi yıkılmış

her yer boşalmış

solur karanlığımız

yollarımız sokaklarımız


oysa dün gibi

hatırladıklarımız

oğlakçılar bayırımız

çelik çomak oyunlarımız


çocukluğum

seni kaptırmadım

kalan o sıcaklığını

kar altında sakladım


sen Bekilli’li çocuk

ağzın botça boyam kokmasa da

gözlerin uzaklarda kalsa da

arkadaşların gitmiş olsa da

Bekilli’yi unutmadın

mayısta açan çiçekler gibi

o günleri başka sayıkladın


artık ömür de bitti

yaşam dediğin ne ki?

içimizde sakladıklarımız

çocuklar gibi ağlayarak gitti


sonunda çatladı toprak

orada yoksul evimizde

yaşadıklarımız güzeldi

mutlu olduk Bekilli


biz orada

herkesi sevdik

sırı çizilmiş bir aynada

bak neler gösterdik


ne zaman köyü düşünsek

çarşıya uzun ene, asara ve derelere

sesimiz düştü uğuldayıp kaldık

şırk amat amcanın örsünde

kar gibi tozup dağıldık


şimdi kimse bilmez

akşam oldu mu?

bizde yalnızlığımız azar

hocalıdan bir yağmur iner

çocukluğumuz korkup siner


artık ayrılık yakın

bize çift çizgili okul defteri alın

gitse de Kadriye öğretmenimiz

o içimizde bir gül gibi kokar

unutulmaz o güzel günler


o iki kardeş

bize uçmayı

yürümeyi öğretti

baharın dal uçlarına

su gibi akmayı

zorladı çamurlu yollar

kimse pes etmedi

söyleyin

Mahsudiye öğretmenimize

Türkçe Alfabe

bizim türkümüzden gitmedi


ne zaman Bekilli’den bir haber gelse

ıssızlaşır hatırlayamadıklarımız

bir de dağılır ekşi narımız

kanar cam kırıklarımız

üşür bıraktıklarımız


daha ne yazayım?

çocuk sisli geceme

üşüyen yüreğime

kalan sesime

hiç unutur muyum?

bende sönmez

o harım

haber gelse ne zaman

o günleri başka anarım

her yerin duman olsa da

ey! Bekilli..

senden ayrıldığıma pişmanım


Hasan OKURSOY


ree

bottom of page