BU DA GELİR BU DA GEÇER
- 5 Eyl 2022
- 2 dakikada okunur
Bazen yazma ve okuma tutkusu hepimizde tutuşur durur. Okumayınca yazamazsın. Okuduklarım içinde şiiri ayrı bir yere koyduğumu belirtmek isterim. Okuduklarım arasında şiire daha çok yer veririm.. Belki bu özelliğimden dolayı şiir okumayı ve yazmayı daha çok severim, bazen seslenirim yıldızlara ve uzaklara. Şiiri nerede mi bulurum? Yağmurun toprağa düştüğü yerde, güneşin doğduğu ve batıp karanlığın başladığı anda dokunurum ona. Bazen kirkit olurum, şiir vurur durur halı çözgüsüne. Kuşların ötüşünde, sesinde şiire koşarım. Bazen koca suda yaprak olurum, denize ulaşırım. Her kıyıdan bir ders alırım. Sessizliğin peşinden hiç ayrılmam, sessizliği çok severim. Baharı unutmam, çiçekleri büyüler beni. Bir de tohumun yüze çıkmış ucu, çığlık çığlık olur içimde, o zaman başka mutlu olurum. Bundan mıdır bilmem? Aşık İsmail Daimi’nin “Ne ağlarsın benim zülfü siyahım/Bu da gelir bu da geçer ağlama” türküsünü defalarca dinlerim. “Nede olsa kışın sonu bahardır” dizesine de bayılırım. Bu türküde farklı bir şey bulurum. İnsana umut aşılar, gecenin sabahı da olduğunu müjdeler. Arkadaşlarım ve dostlarım bazen sorar neden ölümü, yazdıklarında çok anarsın diye? Belki her gün ona yol alırım, her gün böyle içimde ısınır durur ve yazarım. Ben de biliyorum, ölüm soğuk bir sözcük, söyleyince ben bile irkiliyorum. Fakat sonunda hepimiz için er veya geç gerçek olacak ölüm. İnsan yaşlanınca bunun farkına daha çok varıyor. Aslında bu duygu hepimizde az çok vardır. Biz yaşlılar bazen her gelen güne, veda gözü ile bakarız. Bundan olacak, belki insanları kırmanın ve hakça bölüşmemenin sonuçlarını gördükçe üzülürüz. Diyorum ki iyilik yapın, yardım edin, kimseyi kırmayın, birbirinizi sevin dost olun. Küçük şeyleri sevmeyi öğrenin, mutluluk yolunu bir de böyle deneyin. Unutmadan yazayım, herkes gibi ben de su şırıltısını dinlemeyi çok severim. Klasik müziğe de bayılırım. Anadolu türkülerimiz gönül bırakmasın, onlardan da vazgeçemem. Bazen insan günü kusar, tam öğle vakti ağlamalı bir yağmur düşer. Hepimizin yüzüne bir hüzün çöker. Kim verir? Dünkü sevincini, temmuz gölgeye çeker kendini. Dalgınlığını denize bakarken bekletir. Şimdi uzaklarda kaldı o yollar. Ne çok gezdim yurdumu. Her gittiğim yer birbirinden güzeldi. Görev nedeniyle gördüm oraları. Bir de akşamları, o kaldığım yerlerin yalnızlığı, hala düşündükçe üzer beni. Bazen düşünürüm o günleri, eski bir resme bakar gibi. Yollarda kayıp olurum, aranır bavulum. Kimse bilemez, duyamaz o gurbette yalnızlığımın kanadığını, bir yerimizin ağrıdığını. Bir de her şeyin başı sevgidir, sevgisiz hiçbir şey olmaz. Üzerimizde iğreti gibi durur sevgisiz yapılan her iş. Bir de insanlara eşit davranmak güzel ve erdemlidir. Doğan Cüceloğlu’nun söylediği gibi çocukların boyuna kadar küçülüp onlarla konuşmak, bir başka güzelliktir. İnsanlar eşit olursa hepsinin yükselme şansı vardır. Kurnazlık ve insanları aldatma eninde sonunda ortaya çıkar. O zaman o insan daha küçülür. Sonbaharda sürgün olmaz, kışın soğuk vurur onu. Baharın ağaçların tomurcukları görünür, çiçeklenir ve yazın meyveye döner. Her şey mevsimindedir. Dediğim gibi bir gün ayrılacağız bu dünyadan, yaşamınızda şimdiden kırık dökük neyiniz varsa ayıklayınız. Kendinizi daha rahat hisseder ve huzur içinde ayrılırsınız. Bilmem dikkat eder misiniz? Her ayrıldığınız yerde veya odada bir burukluk kalır. Orada pişmanlık başka sarkar. Keşkelerin yeri yoktur. Nereden ayrılırsanız, orada sevgi bırakınız, sevgi o bıraktığınız yerde boşluğunuzu doldursun, çığlık atıp dursun. İşte bugün de bu deneme yazımda çığlık atmak istedim. Sizlere yine sevgi ve selamlarımı gönderir, sağlık-mutluluk dilerim. Hasan OKURSOY 4 Eylül 2020 Yelki


