ANILAR ve YAZDIKLARIM
- 7 Eki 2022
- 2 dakikada okunur
Nihat ile birlikte öğretmenimizi ziyaret etmiştik. Davut Abi de oradaydı. Bekilli’yi anlatmıştı, çocukluğunu, annesini unutmamıştı. Bir de içindeki bir duyguyu önümüze döküp durdu.
Döktüklerinin içinde neler yoktu ki; Bize de “Zaman zaman mezarlığı ziyaret ediniz, Hastanelere gidiniz, bir istasyona, bir oto gara, bir de köşedeki bir kahveye oturup yoldan geçen insanların telaşını seyir ediniz” dedi.
Anlattıkları farklı idi. Dinledim onu. Git dediği yerlere daha sonra gittim, insanların bir başka telaşını gözlemledim. O duyguları çok güzel anlatmıştı o gün.
Evet, oralarda insan yaşamı ve davranışları farklıydı, insanların telaşında; kiminde elem, kiminde sevinç, kiminde de dalgınlık vardı. Bundan olacak o yerleri uzaktan seyir etmek bende de değişik duygular yarattı.
İzmir’de 1974 yılından beri oturmaktayım. Büyük bir kent İzmir, her geçen gün büyüdü. Yaşadığım yerlerde anılarım birikti. İnsan çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği yerleri unutamıyor. Oralarda eski anılar ben buradayım diye konuşup duruyor.
Yatılı okuduğum okulu ve Rize’yi hiç unutmadım. Yıllar sonra bıraktığım kente gittiğimde, hala ayakta olan yapıların önünde resimler çektirdim. Yazdığım anılarımda da oraları farklı anlattım. Yıllar sonra gittiğiniz o kentte bir köşeyi dönünce anılar birden karşınıza çıkıyor. İşte çocuk sevinci bu, bundan güleç yüzlü oluyor, size bakıp duruyor o yapılar. Geçmiş insanı bırakmaz, düşlerimize de girer. Geçmiş yaşamınız, karşınıza eski bir yapıda çıkar, size güler, el eder. Bundan eski yapılar güleç yüzlüdür, bize mutluluk verir. Yıllar sonra ayrıldığınız yerlerde gezmek ve bulduklarınıza sevinmek güzeldir. Okullar da bunun gibidir. O merdivenler, o sıralar, o koridor sizi yine öğrenciliğinizdeki arkadaşlarınıza öğretmenlerinize götürür. Zil çalar, ah! O günler, ilk göz ağrınız, ilk sevinciniz güler.
Son on beş yıldır Yelki’de oturmaktayım. Emeklilik günlerimi burada geçirmekteyim. Sevdim buraları, gözlem, tespit ve duygularım yazılarıma girdi. Onları satırlara döktüm.
Şimdi de bu bulaş ortamında buralarla daha iyi arkadaş oldum. Yamaçta olan evimizden uzak da olsa denizi seyretmeyi sevdim. Doğayı farklı dinledim. Esen yelin uğultusunda uyumayı denedim. Özetlersem burada da güzel günler yaşadım.
Son yıllarda buralar hayli gelişti. İhtiyaçlarımızın bir kısmını buralarda bulma imkânı doğdu. Cumartesi günü kurulan pazarından ve alış veriş merkezlerinden istediklerimizi satın alabildik. Karşı tepedeki Ahmet ustaya hazırladığımız kıymadan pide yaptırıp, konuklarımızı ağırladık.
Şimdi yaşım yetmiş dörde devrildi. Arkadaşlarım ve yakınlarım ölümden fazla bahsetme dese de; her an ölebileceğimi de düşünürüm. Belki buna henüz hazır değilim. Çünkü doğum varsa ölüm de var. Mutlaka bir gün hepimizin kapısını çalar.
Fakat düşlerimi, anılarımı ve okuduklarımı her gün durmadan yazdım. Yazılarımı okuduklarım besler. Zengin bir kütüphanem vardır. Onu hala aldığım kitaplarla zenginleştiririm. En iyisini yazdım düşüncesinde de değilim. Fakat anılarım, sel önünden kaptığım kütüklerdir, sanırım Andre Gide söylemişti bunu.
Facebook'u kullanmak ve sizlerle haberleşmek çok güzel ve kolay. Yazdıklarımı orada paylaşırım. Buda bana yeter. En azından yaşadıklarımı ve yazıklarımı sizler biliyorsunuz. Yazdıklarımı okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim.
Bir gün gidersem, işte bu yazdıklarım kalır. Gerisi boş, beni kalanlara ve okuyanlara bu yazılarım anlatır.
Hasan OKURSOY 6 Ekim 2020 Yelki
Not; Davut Yüksel abimizi saygı ve özlemle anarım. Mehmet Karakaya öğretmenimize ve Nihat Özdemir arkadaşıma sağlık ve uzun ömürler dilerim.


