top of page

KARANLIĞIN DÜŞMANI AYDINLIKTIR

KARANLIĞIN DÜŞMANI AYDINLIKTIR

Şiirlerimi yola atmam, geçmişte yazdıklarımı ne zaman okusam, yine düzeltir dururum. Karanlığın düşmanı aydınlıktır, karanlıktan çıkmak için aydınlığı anlatmak gerekir. Yalnızlık ise yanımızda solur durur ne atılır ne satılır? İçim dışım, yol üstü damları gibi sessiz kalır. Sisli dağlar gibi, dağcılarını arar, durur, sis içinde yollarını kayıp etmesinler ister ve telaşlanır. Akşam, akşam, kaygılanır durur. Bazen insana önemli görevler verilir, fakat fikirlerinin kabul görmemesi nedeniyle insan o görevinden ayrılır. Aslında ayrılan bu insan, fikirlerine dikkat çekmek, bir yanlışı önlemek ister. Toplumda böyle düşünenlerin, örnek davranışları hemen dikkat çeker. Onlar, doğru olan yolda giderler. İlkelerinden taviz vermezler. Kuşların sesini yüklenip gitmek, bazen mümkün olmaz. Yollar uzar, bazen de insan unuttuklarını arayıp bulmak ister. Onlar da dağların uğultusunda yitip gider. Bizi biz yapan, yani insanı insan yapan dağıttığı sevgidir. O insanı yüceltir. Immanuel Kant, “Ne kadar çok sevgimiz varsa, dünyadaki yolculuğumuzu o kadar kolaylaştırırız.” Der. Sevgi dağıtan insan, daha mutlu yaşar, çevresindekiler de bu mutluluktan pay alırlar. Hiç düşündünüz mü? Güneşle uyanan çiçekleri. Birde, bahara aldanıp da çiçek açan çiçekleri, vurgun yemişe dönerler, solgun, üzgün ve bir şeyler anlatmak isterler. Güneşin batışını ve doğuşunu çok seyir edin. Orada yaşamın bir farklı boyutu size seslenir durur, uzakları düşünürsünüz. Bilinmeyenler gelir aklınıza, uçan kuşun kanatlarında, bir umut olursunuz, siz de yükseklerde uçar ve yeni düşler kurarsınız, mutluluğu bir başka yaşarsınız. Bazen insanın öfkesi akşama çöker, kırığından testinin suyu sızar. Biten günün mırıltısı insanı bir başka yorar. Hepimizin yola düşen bir öyküsü vardır. Onu insan taşır durur. Bazen de içindeki cam kırıkları yüreğine batar, insan gülüşünden kopar. Hepimizin bir sonbaharında, bir eylülü olur, düşen yapraklarını yel savurur. İnsan o zaman kahrolur. Köyde nereye gitsem çocukluğum gülümser durur. Bazen de kırığından bir şeyler anlatmak ister. Uzaklarda bıraktığım bir ses akşam akşam beni çağırır. Şimdi ise yanımda ne çocukluğum ne gençliğim kaldı. Yanımda yaşlılığım solur. Artık zaman gideceğim günleri sayıklar. Bu nedenle zaman geçmişte yaşadıklarımızı artık getirmez. Kuytularımda unuttuğum anılar, işte böyle satırlara düşer ve bir şeyler anlatmak ister. Artık uzaklardan bir tren geçer, her istasyonda onu kimler bekler? Her bekleyen yolcunun bir ıslığı uğuldar. Yorgunluğu raylara düşer, söyleyemedikleri taşar. O bekleyen yolcu yalnızlığına, yazdıklarını nerede saklar? Kırık ve yorgun bir yürek, güz yapraklarına benzer. Bazı dertleri de yarasında kanaya kanaya diner. Fakat her yarada bir iz, yıllar geçse de ben buradayım der. Yalnızlığına mektup yazan aşık, bir türlü karanlığından çıkamaz, dostun gülümseyişine tutunamaz. İçindeki sessizliğe kar yağar durur. Akşamları dertleri dökülür, dağılır. Yıllar su gibi akıp gitse de bir türlü gülüşünü yollara salamaz. Ah! Yıllar, bazen acısını solur. Yollar bir türlü bitmez, daha da uzar gider. Bazen de insan o güneşli günleri özler. İşte böyle yaşam, yıldızlardan uzak bir yalnızlık büyütür sabah akşam. Bazen aklına gelir unuttuklarından geride kalan. Ve doğadaki yedi renk, ne zaman baksan penceresinden sana gülümser, eğer bakmasını bilirsen, onlarla dost olursan. Göçmen kuşlar çoktan gitti, kırlangıçlar yuvalarını terk etti, sararan yapraklar tek tek düştü, sesimizi şu karanlığımız yuttu. Şu yorgunluğumuz sabah ya uyanır ya uyanmaz. Artık bizdeki güz ve kırıklarımız bir türlü toparlanmaz. Yine de unutmayalım, karanlığın düşmanı aydınlıktır, aydınlık olmadan yaşanmaz, bu nedenle insan her zaman aydınlığa koşmalıdır. Koşanlarla birlik olmalıdır.

Hasan OKURSOY 8 Aralık 2023 Yelki



5 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page