top of page

GÜNLER

  • 5 Ağu 2022
  • 1 dakikada okunur

Her geçen gün ömrümüzden alır. İnsan yaşlandıkça uzağı yakınlaşır. Telaşı, leblebi gibi kavrulup kokusunda taşar. Neyin varsa kayıp olur, çocukluğun, gençliğin geri gelmez. Geçmiş konuşuldukça anılar önüne düşer. Çocukluğumun köşesinde bir çaput topu vardı. Hiç kayıp olmazdı onunla bütün arkadaşlar oynardı, tozu nerede? Hiç sözü edilmezdi, sabahları yalnızlığında, unutulan bir resimdi. Bugün dağınık içim, toplayamadım, batan günün dikeni kanattı elimi. O saklanan çocuk günlerim, güne ne güzel konardı. Yine gelse o günler arkadaşlarla çığlık çığlık olsak şimdi. Gün inince akşama kızsak. Oyunlarımız kalsa sokakta. Yemeği, içmeyi unutsak, erkenden uykuya dalsak. Anılar şimdi bir köşede bekler durur, akşamın demi olur. Bazen söylenmeyen karanlığına kaçar, ne varsa çürür kıyıda-köşede, insan üzülür. Bir de soğuk vurur, yel uçurur, üşür. Solan çiçekler gibi kokusu kayıp olur. Varsa yoksa ikindi. Gün onda bir başka durur, durgundur, akşamında saklanır. M.Ö 6. Yüzyılda yaşamış TAO’nun sözleri günümüze taş atıp ulaşır. “Parmak uçlarında duran kişi, sağlam durmaz. Acele eden kişi, uzağa gitmez. Parlamaya çalışan kişi, kendi ışığını kısar. Kendini tanımlayan kişi, gerçekte kim olduğunu bilemez. Başkaları üzerinde gücü olan kişi, kendini güçlendiremez. Yaptığı işe tutunan kişi, dayanabilen bir şey üretemez.” Sonra düşünür insan. Her gün gider ömür, gönül ona güzellikler katmak ister. Bitmeden o günlere bir not düşer, arkamdan söylensin okunsun der. Bir TAO olamazsın ama yine de çocukluğuna eteğindeki taşları dök, bir gün onlar hatırlanır. hasan okursoy 1Nsn 2017

Not; Resim, pikabay com.'dan alınmıştır


ree

bottom of page