SON BULUT
- 9 Ağu 2022
- 1 dakikada okunur
Son bulut, son yağmur, bıraktığımız uzaklar nerede kaldı şimdi? Akşamın mayhoşu çocukluğumuzdan gelse, bir de günün şarabı soframıza seslense. Yaşadığımız günler siyah beyaz resimlerdi. Onları kimse çekmezdi. Oysa o anılar yollara sığmazdı. Bazıları kitap arasından çığlık gibi odana dolardı. Unuttukların nerede kaldı? O akşam üstleri, seni bir başka yorardı. Bir de gecenin uykusuzluğu, sabahın kuş sesi, kanatların gücü resimlere hiç girmedi. Kışları üşürdü insan. Bu değildi tasan, seni korkutan. Karanlığa alışmış olandı. Uğraşmazdı aydınlık için işte o zaman, kusardı akşam. Her tohum aslında bir umuttu, gücü toprakta uğuldadıkça, güne savrulurdu. Sonra kuruyan düşler, yol türküleri akşama yaslanırdı, yaşamak dokunduğun kadar senin olurdu. Güne düşen elmayı ısırmak da bir hünerdi. Çekirdeği toprağa gömmek başka erdemdi. Arkamızda kalan pişmanlıklarımız, yol üstü musluk damları gibi yanımızda solur dururdu. Sesimizin buğusu, her zaman görünmez. Güz günleri gösterir bulurdu onu. Camdaki izi düşündürürdü insanı. Güzel günler, toprağın uğultusu, gecenin sesi kime bulaşırdı? Kışları sabah güneşi kimleri ısıtırdı? Güzel ülkemin, güzel insanları iyiden güzelden yana şimdi kime ulaşırdı? Tekkavakta yüzdüğümüz, alacasında kalan çocukluğumuz, gençliğimiz bırak uğuldayıp dursun bu yaz günü. Çocukluğumun uykusuna düşen o sarkıtlar yine ürkütsün beni. Bir deneme yazım yine bir buluttan düştü yere. Beni konuşturdu böyle.
Hasan OKURSOY
9 Ağustos 2019



