top of page

YOLLAR-45

  • 1 Eki 2022
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 6 Eki 2022

YARIM BARDAK SU


O akşamüstleri hep aklıma düşer. Heceler gölgelenir beni bekler. Kim tersine çevirebildi koca suyu? Gürül gürül gece gündüz aktı. Akıp gidenler denize ulaştı. Ya ulaşmayanlar tarlada bahçede toprağa karıştı. Yılların ardından unutulmuş bir resim gibi bakıp kaldı. Sen yine de güne nasıl bakarsan bak, istersen yoldaki dalgın insanları seyret.

Düşen çınar yaprakları sessizliğinde boğulur, sonbahar başka görünür. Belki konuşur, kurusundan bir sitem fırlatır. Sen yine de suları anlat dur, ağaçtan düşen yaprakları da gör, bu rüzgâr onları neden savurur? Güne bunları sor dur.

İşte o zaman düşlerin parçalanır. Gün uğuldar, sen bunlara da boş ver. Unut, bazen unutmak çocukluğunda verilen bisküvi arasında bir lokumdur.

İlk öğretmen okullarında meslek dersleri öğretmenlerimizin yeri ve aktarımları farklı olurdu. Onların anlatıları unutulmazdı. Meslek dersi öğretmeni bir gün sınıfa yarım bardak su getirmiş, öğrencilere tek tek “ne gördüklerini” sormuş. Öğrencilerin bir kısmı “yarım bardak su” demiş, kimi de “su”, diye söylemiş, diğer bir kısmı ise “bardak ve arkasında eliniz var” diye cevaplamış.

Öğretmen, su diyenler iyimser, yarım bardak su diyenler eleştirici, yarım bardak su ve arkasında elimi gördüğünü söyleyenler ise olayları detaylı görüp eleştirenler diye cevapları değerlendirmiş.

Evet, bardakta su var diyenler, güne olumlu başlar, insanların güzel davranışlarını görürler, olumsuz düşünmezler. Boş bardak diye hiç söylemezler. Öğretmenler genelde öğrencilerinin hep olumlu güzel yanlarını görürler. Onları, yücelterek eksiklerini tamamlama yolunu seçerler. Onları teşvik ederler, tenkit ve eleştiri onlar için soğuk sözcüklerdir. Öğretmenler genelde onlardan kaçınırlar. Bu nedenle bu meslek farklıdır, öğretmenlik meslek bilgilerini aldıktan sonra da sınıfa farklı girerler.

Konu bardaktan açılınca Öğretmen ağabeyimiz rahmetli İzzet Güdücü Beyden de bir anı aktarmak isterim. Sanırım olayı Nazilli İlk Öğretmen Okulundan öğrencisi olan Söke Ticaret Lisesi müdürü anlatmıştı.

İzzet Bey bir gün sınıfa telaşlı bir şekilde girmiş. “Ben bundan sonra yaşayamam, şimdi gelirken köşede mimar bir arkadaşımın kaza geçirdiğini gördüm, öldü arkadaşım” diye masaya vurmaya başlamış. Bir ara “bir su getiren olsa da ilacımı alsam” diye söylemiş.

Sınıf başkanı koşarak bir bardak su alıp getirmiş. İzzet Bey cebinden dolma kalemini çıkartarak bardağa bir kaç damla mürekkep damlatmış. Bardağı ağzına doğru götürerek mürekkep kokusunun dışında bir başka koku duyduğunu dile getirmiş. Öğrencilere tek tek koklatarak hepsinin okeyini almış. Daha sonra da yazı tahtasının önüne geçerek iki elini çarpıp “uyanın” demiş.

Yazı tahtasına, dersimizin konusu “Hipnotizma” diye yazmış. Derse girişini bu şekilde yapmış. Öğretmen arkadaşım, “o anlatılanları hiç unutmadım, bugünkü gibi anımsıyorum” dedi.

İzzet Bey öğrencilere olmayan bir olayı anlatarak onları önce ipnoz etmiş ve daha sonra sınıfın uyanmasını sağlayarak, ders konusuna giriş yapmış.

İşte öğretmen okullarında Meslek dersleri öğretmenlerinin farklı bir yeri olurdu. Ders konusuna girişin nasıl yapılacağı örnek uygulamalarda aktarılırdı. Bu nedenle tam öğrenmeye zemin hazırlanırdı.

Öğretmen okulları güzel ve mükemmel okullardı. Bende o yatılı okul günlerimi hiç unutmadım. İzzet Beyi ve öğretmenlerimi rahmet ve özlemle anıyorum. Onların gayret ve ilgileri sayesinde öğretmen olduk. Bazen onlara öykündük.


Hasan OKURSOY 1 Ekim 2020 Yelki


ree

bottom of page