YOLLAR-21
- 11 Ağu 2022
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2022
CAN YÜCEL
İnsan yollara düşünce, çantasından ve her yerinden bir yalnızlık taşar. Bazı insan da yorgunluğunda kararır, bazısı da dağ gibi yanında büyür. Zirvesine çıktıkça, büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
Can Yücel de bir dağdır, şiirlerini okudukça, muhalifliği, yaşama bakışı farklıdır, o anlaşıldıkça içinde daha da büyür.
12 Ağustos 1999 tarihinde yetmiş üç yaşında yaşama gözlerini kapayan Şair Can Yücel, Köy Enstitülerinin kurulmasında büyük katkısı ve çalışması olan Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in oğludur. Orta öğrenimini Ankara Erkek Lisesi'nde, yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi ile İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde tamamlamış.
Kemal Öncü, Can Yücel’in ölümünün onuncu yıl dönümünde, eşi Güler Yücel ile bir röportaj yapmış. (1)
“En başta sizin, sevenlerinin, Datça’nın ve edebiyat dünyasının Can Baba ’sız onuncu yılı bu. Onsuz nasıl geçti bu on yıl? Sorusuna Güler Yücel:
“Ölüm yokluk demek değildir. Ben, onun gün geçtikçe çoğaldığını yaşıyorum. Hem kendi içimdeki çoğalmasını ve büyümesini yaşıyorum hem de benim dışımdaki çoğalmasını… Bak on yıl oldu, yıllar geçtikçe yavaş yavaş unutulacağı, yaşadığı ortama ve eve ziyaretine gelenlerin yıldan yıla azalacağı sanılır değil mi? Aksine ziyaretçi sayısı her sene daha da artıyor bir önceki yıla göre. Bu gerçek ve bu sevgi seli karşısında fiziksel varlığının olması ya da olmaması bir anlam taşımıyor… Her gün daha da çoğalıyor Can. Birkaç gün önce evden çıkarken kapı önünde rastladığım, ailesiyle birlikte ziyarete gelmiş 6 – 7 yaşlarında bir oğlan çocuğu “Can Yücel’in evi burası mı?” diye sordu bana. Ben “Evet” yanıtını verince benim için çok anlamlı başka bir soru yöneltti çocuk “Sen onun anneannesi misin?” İşte o zaman, ölümün her zaman genç olduğunu anladım. Birinci yıl ya da onuncu yıl o yüzden benim için hiç fark etmiyor.” Diye Güler Hanım cevap vermiş.
Bu söyleşiyi okuduktan sonra ben de Güler hanıma hak verdim. Sonunda hepimiz ölümün genç olduğunu anlıyoruz.
Kemal Öncü, Can Yücel’in internet ortamında kendisine ait olmayan şiirleri de konu ederek bu hususu da Güler Hanıma sormuş.
Güler Hanım “Can’ın muhalif bir şair olduğunu, bu şiirlerin onun şiir anlayışına uygun olmadığını “herkes bilir diye söylemiş.
Kızı Su Yücel de “Can Yücel’i merak edenler açsınlar kitaplarını, gerçek Can Yücel şiirlerini oradan okusunlar.” Diye ilave etmiş.
Cemal Süreya “Üstü Kalsın” şiirinde söylediği gibi “Her ölüm erken ölümdür/Biliyorum tanrım” diye boşuna söylememiş.
Yaşam şöyle veya böyle acılarıyla sevinçleriyle bizimdir. Onda ümitsizlik, yanlışlar, adanmışlıklar, bir anlık mutluluk da vardır. Muhakkak ki acı unutulmaz, aslında unutmak zordur. Affetmek ise en güzelidir. Hani büyükler “Canın sağ olsun” derler ya… onun gibi bir şey. Sağ olandan her zaman bir haber beklenir. Çünkü bir umuttur. Ölüm en kötüsüdür. Unutma her yara iyileşir, fakat izi kalır.
Önemli olan kimsede yara yaratmadan yaşamaktır.
Her gün yaşadıklarımızdan bir şeyler öğreniriz, bunu yaşlanınca daha iyi anlarız.
İnsan konuşursa, sıkıntılarından biraz arınır, fakat içine atarsa kötü olur, onların altında ezilir, yorulur, o zaman alınganlıkları, pişmanlıkları ve umudu yollarda sarkar durur.
Bugün de Güler hanımın anlattıklarını okuyunca çok şey öğrendim, bizi aydınlattı.
Yollar önemlidir, hepimizin yaşamı yollara serilir, orada hep izimiz vardır.
İnsan iyi bakınca bunları daha iyi görür.
Gazi Yaşargil, dünyaca ünlü bir beyin cerrahıdır. Fakat insan olarak yaptıkları da içimizde dağ gibi büyür durur.
İyiden güzelden yana yapılanlar hep anılır. Unutulmaz, eninde sonunda yollara serilir.
Can Yücel toprağa verildiğinde torunu Ali Bey, 'Dedemi nereye ektiniz?' diye sormuş. Ne kadar doğru bir soru bu! Böylesine dev şairler gömülmezler, ekilirler. Hem de öyle bir ekilirler ki, kökleri dünyanın dört bir yanına yayılır, başka başka yerlerde yeniden ve yeniden yeryüzüne çıkarlar.” Diye Can Yücel’in arkasından Akgün Akova yazmış. (2)
Can Yücel’in arkasından en güzel söylenmesi gereken bir sözü torunu söylemiş.
Can Yücel’in “Mekânım Datça Olsun” şiir kitabından “Penisula” şiirinin bir bölümünü de yazıma almak istedim.
“… Işığın yolları var Kimi limona Kimi badem ağ’cına Kimi yeni çapalanmış toprağa düşüyor
Rüzgârın yolları var Kimi köpek Kimi inek Kimi kazma seslerini Kimi sessizliği getiriyor Kendi kendisini Turuncusu moru sarısıyla Taş damların üstünden sekerek
Güneşin parmakları Gocadağa sarılıyor Goncalar açsın diye kayalar Son ışıklarla çamaşırlar kuruyor Başka uyumaya gidiyor miyavlayarak … Açtım ki gözlerimi sabah olmuş Datça’dayım Ergen ışıklarla karşımda erguvana kesmiş Gocadağ “ (3)
Adnan Binyazar “Bunca akımın içinde Sabahattin Kudret Aksal’ı, nereye yerleştireceğiz; ya Attilâ İlhan’ı? Gülten Akın, Can Yücel, Metin Eloğlu, Ahmet Arif… nereye girecek? Türk şiiri öyle uçsuz bucaksız ki, her şair ayrı bir “akım”! Nice ad sayılsa, denizi besleyen ırmağın kaynağına varılamıyor. Her şair, yaşadığı dönemi taçlandırır; bugün sayılsa, şair sayısı yüzleri açmaz mı?” Diye yazıyor. (4)
Bu nedenle; Can Yücel de ayrı bir akım, yaşadığı dönemi taçlandırmış ve ayrılmış.
Şair Can Yücel’in eşi Güler Yücel de, Muğla'da 85 yaşında 20 Mart 2021 tarihinde yaşamını yitirmiş.
Güler Yücel 1935 yılında, Ali Bey ile İsmet Hanım’ın kızları olarak İstanbul’da doğmuş. İstanbul Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne birincilikle girip Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesinde resim öğrenimine başlamış. Akademi yıllarında şair Can Yücel’e rastlamış ve âşık olmuşlar. Bu nedenle öğrenimini yarım bırakmış. Yeni Hasan, Güzel ve Su olmak üzere üç çocukları ile torunları olmuş.
Kendisi ile söyleşi yapan Özgür ve Mesut; (5)
“Kayınpederiniz Hasan Ali Yücel’in zamanında Gazi Yaşargil ile Can Yücel’i yurt dışına burslu göndermedeki seçme öyküsü size de anlatıldı mı? Siz ne kadarını biliyorsunuz?” sorusunu sorduklarında;
“O öyküyü geçenlerde Gazi beye de sordular. 2 Temmuz 2012 tarihli Milliyet’te doğrusunu açıkladı. Can’a ve bana burs verilmedi.” Diye Gazeteci Gökhan Karakaş’a Prof. Dr. Yaşargil bursun gerçek öyküsünü anlatmış diye cevap vermiş.
Öğrenci iken harçlığını biriktiren Can, Gazi Bey gideceği için harçlığını ona vermiş. Seçme gibi bir durum olmamış.
Ancak; Gazi Bey, Hasan Ali Bey’e “Can da gelecek mi?” Diye sorunca, o dönem yurtdışında Alman faşizmi yaşanmakta olduğundan, Milletvekili ve Bakan olan Hasan Ali Yücel “Ben oğlumu yollamam, ama sana karışmam, sen git” istersen diye söylemiş.
Ayrıca, Güler Hanım; “Gazi Bey, benim oğlumu ve kızlarımı Fransa’da okuttu, asıl bursu o bize verdi” Diye bir başka gerçeği de vurgulamış.
Gazi, daha sonra Can’ı yurt dışında yanına çağırmış. O zaman Can’a pasaport vermiyorlarmış ve Can yurt dışına gidemiyormuş. Gazi Yaşargil “Sen oğlunu yolla bana.” demiş. Onun üzerine, lisedeyken doktor olmak isteyen Hasan gitmiş. Gazi Yaşargil de “Hasan, ben seni okutacağım.” Demiş. Hasan tıbbiyeyi Fransa’da okuyup bitirmiş. Her ay tıkır tıkır Hasan’ın parasını ödemiş ve notlar nasıl diye kontrol etmiş. Ondan sonra da Hasan’a “Sen de böyle bir şey yaparak, bunu geri ödersin” Diye söylemiş.
Gazi Yaşargil’in hayatında yetiştirdiği 40 insandan biri de Hasan’mış.
Ölüm yıldönümünde, Can Yücel’i ve eşini saygı ile anıyoruz. Huzur içinde uyusunlar.
Hasan OKURSOY 11 Ağustos 2021 Yelki
Kaynak; 1-Kemal Öncü, Güler Yücel ile söyleşi, Edebiyathaber,net. 2-Akgün Akova, Can Yücel bir Goca Dağ, 19 Ağustos 2019 Cumhuriyet Kitap Eki. 3-Can Yücel, Mekânın Datça Olsun, Bulut Yayınları-1999, 1.Basım, s.17,18,21. 4-Adnan Binyazar, Cumhuriyet Dönemi Şiiri, Aklın İç Kalesi, Eksik Parça Yayınları, Ekim-2016, s.211. 5-Özgür ve Mesut, Can Evinde, Güler Yücel ve Can Baba; hep birlikteyiz, 9 Şubat 2016 tarihinde yapılan söyleşi. https://ozgurvemesut.wordpress.com
Not: Resim, Hürriyet gazetesinden alınmıştır.



