top of page

GÜNLÜĞÜM;

24 Aralık 1972 Pazar;

İyi bir tatil geçirdim ve şimdi saat 24, günlüğüme bir şeyler yazmak istedim. Dar bütçemden ayırdıklarımla, Orhan Erkanlının “Anılar Sorunlar ve Sorumlular” ile Hürrem Erman'ın “Piramidin Tabanı” kitabı olmak üzere iki kitap aldım. Tatilde birincisini bitirdim, ikincisinin yarısına geldim. 27 Mayıs ihtilalini daha iyi anladım. Olayların bitiminde, sular durulunca neler olduğunu Orhan Erkanlının kitabını okuyunca, bir başka anladım ve düşündüm. Fakat Hürrem Hoca başka; onda buldum istediklerimi, gözlerim ağrımasa, kitabı bir İçimde okuyarak içi vereceğim (bitireceğim). Okumak, yazmak gibi var mı? Şimdi beni yetiştirenleri okşuyorum, onları öpüyorum onlarla birlikte düşünmenin mutluluğunu yaşıyorum. Fakat geçen günkü milletvekili “Düşünmek başka yazmak başka” diyor. Yazınca eylem oluyormuş. Bu günlüğü, yıllar sonra okuyunca, acaba nasıl güleceğim? O milletvekilinin ismini bile bile yazmadım. Çünkü onu o zaman çoktan unutmuş olacağım. Piramidin Tabanı Köy Enstitüleri ve Tonguç (Anılar) kitabı 474 sayfa, okuyanın denizinde dalga dalga genişleyen bir çığlık sanki. Bir de özetleyip, yanıtlıyor... sonra soruyor yalnızlığına. Nereden? Nereye kaçırdılar o köy enstitülerini? Biz diyor eskiler; ”Eli nasırlı ayağı çarıklı, toprağın özünü tırnaklarıyla sökmesini ve icabında bu topraklar için ölmesini bilenlerin çocuklarıyız” diye sesleniyorlar. Devam ediyorlar; “Bize düşman olanlarla harp ediyoruz, edeceğiz ve muhakkak yeneceğiz. Köylü olarak doğduk, köylü olarak öleceğiz.” Şimdi gözlerimde yaş, bekliyorum biraz, sildim gözyaşlarımı, gecenin yarısı saat yirmi dört. Devrildi bir gün daha. Köy enstitüleri kapatanlar rahat uyuyabilecekler mi? Mezarlarında. Şimdi olsa Hürrem Hoca, yanına gitsem konuşsam onunla, hiç görmediğim o gözlerine bakıp, bakışlarının derinliklerinde onun ağladığını görüp ben de ağlasam doya doya. Yıl 1972, yılın bitmesine daha altı gün var. Altı gün sonra 1973 yılına gireceğiz. Raşit Özdemir’in 1 Haziran 1940 da söylevinde söyledikleri, bitmesin, büyüsün çığır çığır. O yıkan eller o enstitülere kıyanlara boyun eğenler gelecekte acaba o köylü çocuklara ne cevap verecekler? Hasan OKURSOY



3 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page