top of page

GÜNLÜĞÜM;

13 Ocak 2021 Çarşamba;

Arkadaşım Mustafa Güven’i telefonda aradım, facebookta paylaştığı şiiri için kutladım, şiirime yaptığı yorum için de ayrıca teşekkür ettim.

Bu şiir beni geçmiş anılara götürdü. Şiirde anlattığı “Bingöl Çobanları” şiirini arkadaşımız Hüseyin Kaya ezbere okurdu diye söyledim. Kemalettin Kamunun bu şiirini ben de sevdiğimi anlattım.

“Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni; Kuzular bize söyler yılların geçtiğini. Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek; Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek, Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı; Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı:

Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda, Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam; Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda, "Suna"mın başka köye gelin gittiği akşam.”

Karlıova’ya denetim için gittiğimi ve bu şiiri oralarda hayal ettiğimi belirttim. Ne zaman bu şiiri okusam Bingöl’ü ve Hüseyin Kaya’yı anımsadığımı açıkladım.

Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” şiirinde yer alan Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ın kaderi ve dizelerdeki anlatış biçiminin beni büyülediğini de dile getirdim.

“Garibim, namıma Kerem diyorlar Aslı’mı el almış harem diyorlar Hastayım derdime verem diyorlar Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben”

Şairin, arabası Erciyes yoluna çıkacağı sırada hancıya soru ve cevabı da dizelerde farklı anlatılmış, bu dizeleri ne zaman okusam yine duygulanırım dedim.

“Hancı, dedim, bildin mi Maraşlı Şeyoğlu’nu? “Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende, Dedi: “Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!”

“Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti, Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti.. Gönlümü Maraşlı’nın yaktı kara haberi.”

Şair, Maraşlı’nın acısını dizelerine hancının söyleyişinde çok farklı yansıtmış. Diye düşüncemi aktardım.

Kemalettin Kamu’nun “Bingöl Çobanları” ile Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” şiirleri çok güzeldir. İnsan okuyunca duygu seline kapılır ve hüzünlenir.

Kemalettin Kamu, “Bayburt’ta doğmuş. Çocukluk ve ilk gençlik yılları Erzurum ve çevresinde geçmiş. Bu nedenle dağlara ve yaylalara yabancı kalmamış, bu durum şiirlerine de yansımış. On yedi, on sekiz yaşlarında iken tahsil için İstanbul’a gelmiş, 1923 yılından 1933 yılına kadar Ankara’da istihbarat ve neşriyat müdürlüğünde çalışmış. 1933’te Paris’e gitmiş, orada yükseköğretimini tamamlamış. 1938 yılında tekrar Ankara’ya dönmüş ve üç dönem de milletvekili olarak siyasetin içinde olmuş. 48 yaşında da vefat etmiş.” (1)

Prof. Dr. İnci Enginün “Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisinde”, “Yazar yaşamını da dikkate alarak ruhunda Bingöl çobanlarının hatırasını taşır, şair bu şiiriyle içindeki çocuğu anlatır. “ Diye Mehmet Kaplan’ın bu şiir hakkında söylediklerini de belirtmiş. (2)

Ayrıca; “Kemalettin Kamunun şiire aruzla başladığını, daha sonra heceye geçtiğini, en çok on birli kalıbı, klâsik duraklarla kullandığını açıklamış. Yine Türk halk edebiyatının şekil, vezin ve temlerini başarıyla işlediğini, sade ve temiz dili ile Memleket Edebiyatı'nın önde gelen lirik şairleri arasında yer aldığını” yazmış.(3)

Faruk Nafiz Çamlıbel, “1922 yılında öğretmen olarak atandığı Kayseri Lisesi’ndeki görevine başlamak için soğuk bir Mart sabahında Ulukışla'dan Kayseri'ye 'yaylı' denilen at arabasıyla yapılan üç günlük bir yolculuğunu ‘Han Duvarları’ şirinde çok güzel anlatmış.

Bu şiir Ocak ayında Türk yurdu dergisinde yayımlanmış. Osmanzâde Hamdi Bey’e ithaf edilen şiir,140 dizeden oluşmuş. Mesnevi biçiminde 7+7=14'lük hece vezniyle yazılmış. Zengin teşbih ve kafiyelerle örülmüş.

Kimi kaynaklara göre şair bu şiiri, bu yolculukta gördüklerinden esinlenerek yazmış. Kimi kaynaklara göre ise 1925 yılında Güney Doğu illerine yaptığı gezideki izlenimlerini aksettirdiği söylenmiş.

Şiirin içinde dörtlükler halinde serpiştirilmiş ‘Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ adlı meçhul bir halk ozanının dörtlükleri önemli bir yer tutmuş. Şair, yolculuk sırasında kaldığı hanların duvarlarındaki dörtlükler yoluyla, kendinden bir süre önce savaştan dönerken aynı yolculuğu yapmış Şeyhoğlu’nun izini sürmüş. Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış diye bir halk şairinin gerçekten var olup olmadığı, ona atfedilen dizelerin Faruk Nafiz tarafından mı yazıldığı veya monte edildiği tartışma konusu olmuş. İç içe geçen iki şiir de ‘yol’ temalı olarak” anılmış. (4)

Yazım uzun olacağı için bu şiirleri tekrar paylaşmadım. Fakat okumanızı dilerim.

Ancak; Savaş Ay’ın Takvim gazetesinde 19-4-2008 tarihinde yazdığı (Bestelerin Beyefendisi) başlıklı yazısındaki olayı da kısaca yazmak isterim.

Prof. Dr. Alaaddin Yavaşça’ya bir gün Faruk Nafiz Çamlıbel eşini rahatsızlığı nedeniyle muayene getirmiş. “Alaaddin Bey de cerrah hocasına hastayı götürmüş. Tüm göğsünü sarmış bir kanser hastası olduğunu ve metastaz yaptığını düşünerek, ameliyat ettirilmemesi gerektiğini ve ilaç verilerek gönderilmesini Alaaddin beye” söylemiş.

Alaaddin Bey de “Faruk beye bunu nasıl söylerim?” Demiş. Faruk Nafiz Beyin koluna girerek bin dereden bin su getirerek durumu anlatmış. Faruk Nafiz Bey hiçbir şey söylememiş. Yıkılmış bir süre sonra eşi ölmüş ve daha sonra kendisini ziyaret ederek cebinden bir kâğıt çıkarmış. ‘Bunu yazdım. Bestelersen sevinirim’ diyerek çıkıp gitmiş.

O şiir daha sonra Alaaddin Bey tarafından şarkı olarak bestelenmiş. Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok/Bir yer ki sevenler, sevilenlerden eser yok/Bezminde kadeh kırdığımız, sevgililer yok/Bir yer ki sevenler ve sevilenlerden eser yok” (5)

Yine Kemalettin Kamu’nun “Gurbet” şiiri de Hümeyra tarafından bestelenmiştir. Her iki şarkıyı da dinlemeniz dileği ile yazımı bitirmek isterim.

Hasan OKURSOY Yelki

Not; Ayrıca Mustafa Güven arkadaşıma teşekkür ederim. Şiiri ile hem bu iki ünlü şairimizi anmamıza, hem de eski günleri düşünmeme neden oldu. Okul günleri unutulmuyor. Sanırım aşağıdaki resim bir kış gününde Mustafa Güven'in okula getirdiği yeğeni idi. Ellerinden tutarak çektirdiğimiz bu resim bir anı olarak kaldı. Diğer resim ise Mustafa Aksoy ve Merhum Hüseyin Kaya ile okul önünde çektirdiğimiz resimdi. Bu vesile ile o günleri de anmak istedim. Arkadaşımız Hüseyin Kaya'yı da rahmet ve özlemle anarım.

Kaynak; (1) Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri, Dergah Yayınları (2) Prof.Dr. İnci Enginün, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, Aralık 2001 (3) Age. (4) Ulukışla Kaymakamlığı (5) Savaş Ay, Takvim Gazetesi, 19-4-2008 tarihli.



13 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page