top of page

GÜNLÜĞÜM;

18 Aralık 2023 Pazartesi;


Yarınımızın güvencesi gençlerdir, ona güvenebilmek için onları iyi yetiştirmek durumundayız. Bu da onlara verilecek eğitim-öğretimle olur.

Oysa bizde kaynaklar kıt, bütçe sınırlı, nüfusumuz çok, değişik kaynaklardan yetiştiren farklı eğitim-öğretim alan öğretmenlerin sayısı da fazla, sayısını kesin bilmiyorum fakat atanamayan öğretmen sayısı da hayli fazla.

Günümüzde ise eğitim-öğretimimizde sorunlar da anlatmakla bitmez.

Uluslararası değerlendirme sınavlarında (PİSA) da ülkemizin durumu iç açısı değil. Hepimizi, özellikle biz eğitimcileri düşündürücü durumda.

Daha önceki iki yazımda da bu hususları dile getirdim ve paylaştım.

Önce, uluslararası değerlendirme sınavlarında üst üste birinci sıralarda yer alan Finlandiya’nın eğitim durumunu öğrenmek ve uygulanan hususları gözden geçirmek gerekir.

Bu ülkede, özel okul yokmuş, tüm öğrencilere koşulsuz fırsat eşitliği sunulmakta imiş. Sınav isteminin yerini öz değerlendirme almış, eğitimciler genelde “kaybedecek tek bir öğrencimiz bile yok” anlayışında yetiştirilmekte ve çalışmakta imiş.

Çocuklar en yakın okullarına gitmek zorunda imişler, yaya gidip geliyorlarmış, bisikletleri ile de gidenler varmış. Yollar güvenli imiş.

Okullarda korkuya dayalı bir eğitim yokmuş. Severek eğlenerek öğrenme bahis konusuymuş. Sınıf mevcutları (25) kişilikmiş. Konuları farklı süreçlerde öğrenen öğrencilere yönelik özel öğretmenler görevlendirilirmiş.

Öğretmen en geride kalan öğrenciyi tespit eder, onu en başa nasıl çekebilirim düşüncesi ile araştırma yapar ve bulduklarını uygular, başarmak için çalışırmış. Bu öğrencilerin öğrenmeleri için öğretmenler öğreninceye kadar uğraşırlarmış. Bu nedenle “kaybedecek tek bir öğrencimiz yok” derlermiş.

İlk 4 yılda sınav yokmuş. Öğrenciler yüksek not almak için değil, öğrenmek için çabalar ve öğrenirlermiş. Durumu değerlendirmek için öğretmen sınav yaparmış, fakat bunu öğrenci ve veli bilmezmiş.

Öğrenmen bu sınavlarla, öğrenci öğrenmede nasıl bir gelişim gösteriyor, ben başarabiliyor muyum? İyi öğretebilmiş miyim? Düşüncesi ile bu sınavları yaparmış.

Okullarda hemen dikkati çeken, bakan çocuğu da işçi çocuğu da aynı sınıfta öğretim görmekteymiş.

Finlandiya’da öğretmen en saygın kişi imiş. Çerçeve müfredatı hazırlar ve uygun yöntemi seçermiş. Öğretmenler çok iyi eğitim-öğretim alırlarmış, tüm öğretmenler mastır diplomasına sahipmiş.

6 yaşındaki çocuklar için ana okulları zorunlu imiş, öğrendiklerini oyunla öğrenirlermiş.

İlkokulda ilk 2 sene haftada 18 saat ders görüyorlarmış, 3 ve 4’te 20, 5 ve 6’da 22, sonraki sınıflarda ise 30 saate çıkıyormuş. Ortaokulda yeteneklere göre sınıflar oluşturulurmuş. 9. sınıftan sonra meslek lisesine gidilirmiş ya da bir sene sonra seçim yapabilirlermiş. Ama isteyen herkes üniversiteye gidebilirmiş. Bir üniversite sınavı uygulanırmış, fakat burada çoktan seçmeli test soruları çok az yer tutarmış, ağırlıklı olan bilgiyi, muhakeme ve ifade yeteneğini ölçen açık uçlu sınavlar bahis konusu imiş.

Çocuk hastaysa, hastaneye okul açılırmış.

Evlerde özel ders alan öğrenciler yokmuş. Her şey okulda öğretilmeye çalışılırmış. Ayrıca evde özel derse ihtiyaç duyulmazmış.

Bu bilgiler, geçmiş yılların bilgileri de olsa yine de güncelliğini korumaktadır. Ben de eğitim-öğretime bu pencereden de bakabilmemiz için Gözde Akgüngör Pamuk’un bilgilerinden yararlanarak bu hususları kısaca yazdım.

Boolum’un “Öğretemeyen öğretmen vardır, öğrenemeyen öğrenci yoktur.” Sözü aklıma geldi. Evet öğrenemeyen öğrenci yoktur, öğrenemeyen öğrenciye yönelik, olarak öğrencinin öğrenmesi için yöntem ve bulgular araştırılıp uygulanacak öğretme yolu bulunmalı, öğretmen tarafından bu yöntem uygulanmalı ve öğrencinin o konularda tam öğrenmesi sağlanmalıdır.

Bu durum da öğretmeni iyi yetiştirmekten geçer, zaman zaman öğretmenlere yeni bilgiler verilmeli, bunun için öğretmenler hizmet-içi eğitimden geçirilmelidir.

Bir de eğitimde rol modelden kısaca bahsetmek isterim.

Eğer öğrenciler üzerinde disiplin sağlamak ve onu güzele, iyiye yönlendirmek istersek. En güzel yöntem, ona sorumluluk vermektir. Sorumluluk alan kişi daha az yanlış yapar, verilenlere uymaya çalışır.

Ayrıca, öğrenciler üzerinde disiplin sağlamanın bir yolu da ona örnek davranışlar sunmaktır. Örnek davranışlarımızı gören öğrenciler ve çocuklarımız daha iyi yönlendirilir, verilenlere uymaya çalışır.

Çocuklar, evde anne babayı, okulda da öğretmeni rol model alırlar. Bu nedenle aile içindeki anne babanın davranışları, iletişim dili, öğretmenin de okulda seçtiği yöntem ve davranışları çocuklar ve öğrenciler için önemlidir.

Çocuklar ve öğrenciler iyi bir gözlemcidirler. Bizlerin her türlü davranışlarındaki ayrıntılara dikkat ederler. Bu nedenle onlarda görmek istediğimiz davranışları önce kendimiz sergilemeliyiz.

Bu nedenle bir şeyler değiştirmek istersek, önce kendimizden başlamalıyız.



5 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page