top of page

YOLLAR-26

AYŞE KULİN'İN YOLA DÜŞEN İZİ

Çocukluğumda gece gündüz susmazdı tezgahlar, bazen uykusuz başlanırdı güne, kimse bilmezdi gecelerin götürdüklerini. Sonbaharda çiğ taneleri gecelerin süsü müydü? Sabah güneşi beklerdi. Bazen ellerimiz ceplerimizde üşürdü. Kırılmış bir aynada resmimiz bile görülmezdi.

O günler de çocukluğumuz gibi gelip geçti.

Çocuk unuttuklarıma say, yol kenarlarında göremediklerimi. Gönül bırakmasın, ağustosta öten çırçır böcekleri. Bazen ben de bu yorgun yüreğimi bırakıp kaçmak isterim yoldaki musluk damlarına. Zaman zaman zemheri, düşlerim hep ağustostan eylüle göç eder.

Bir yangın çocuk gözyaşlarıyla söner mi? Onun tutuşan gözlerindeki alevi kim görür?

Su ölüsünü kıyıda bırakır derler. Aman kimse ölmesin, kıyılar dolmasın. Kimsenin baharı çalınmasın. Ne güzeldir, çocukluk ve gençlik. Bazen insan düşünür, nefesi ile gökte uçar.

Çocukluk dedim, gün batsın istemezdik, nedense birden olurdu akşam. Yaşım on dört dedikten sonra yollarda hep tüttü gurbet.

Ah! Yaşlılık, bir yandan Halk Tv’de Görkemli Hatıraları dinler. Bir yandan da notlar alırım. Konuk Ayşe Kulin, Semiha Berksoy’un ismini anımsayamayınca, “yaşın seksen olursa, işte böyle unutursun” diye söyler. Üzülme Ayşe Kulin, yine de iyisin, biz sizden beş yaş küçüğüz, ufak ufak bizde de unutkanlık başladı. Anlattıkların bizim de gönlümüze dokundu. Gözlerimiz doldu. O İlkokul mezunu bayanın yazdığı kitabı biz de bulup okuyacağız, belki ondan da aldığımız notlar olur, onu da yazıp paylaşırız.

Ayşe Kulin, Cumhuriyet Ekinde yer alan bir söyleşide, Ebru D. Dedeoğlu’nun sorularından birine “Hayat akan bir sudur; gün olur çakılların üzerinden şırıldayarak akar, gün olur çetin bir kayanın etrafından dolanır, bazen çamurlu bir yatağa rast gelir suyu bulanır, bazen kendine yeni yataklar açar. Fakat su mutlaka denize ulaşır sonunda. Kısacası mutluluk, günü gelince herkes için mümkündür, biraz da bakış açısından kaynaklanır, bardağın boş tarafına odaklananlar, dolu tarafı gözden kaçırabilirler.” Diye cevap vermiş.

Sorulardan biri de babası ile ilgiliymiş, bu soruya da “Hayatta ben en çok babamı sevdim, tıpkı Can Yücel gibi. En büyük zenginliğim babamın kızı olmaktı. Onun gibi eğilmeyen, bükülmeyen, dürüst, merhametli, dirayetli, vatansever bir insan olmaya çalıştım. Öz güvenimi, çalışkanlığımı, dik duruşumu babama borçluyum da onun gibi oldum mu? Hayır, tırnağı dahi olmadığımı düşünüyorum, yoksa kötülüğün karşısında pes etmez, kötüyü iyiye dönüştürmeye çalışırdım.” Demiş.

Romanlarınızı nasıl kurguluyorsunuz? Sorusuna ise “Romanlarım belgesel nitelikteyse, önce konuya hâkim olmak için sıkı bir ön çalışma yapıp notlar alırım, sonra hangi mesajları kimlere verdireceğime dair, Sevdalinka ve Nefes Nefese’de olduğu gibi, adeta bir rol dağıtımı yaparım. Kurgu romanlarımı ise, akışına bırakırım, karakterler geliştikçe romanı benden alıp onlar yönlendirir.” Diye cevaplamış.

Nasıl bir aileydiniz? sorusuna “Renkli bir aileydik. Yazlarım Osmanlı artığı dedemin Burgaz Adasındaki konağında çok kalabalık bir ailenin içinde geçerdi. Dedem ve nenem anneannemin annesi ve babasıydılar. Kıyafetleri, adetleri, Osmanlıcaları ve saray aksanlarıyla başka bir devirden yanlışlıkla bahçemize düşüvermiş gibiydiler. Konakta dedemin en büyükleri benim anneannem olan üç kızı, kızların kocaları, çocukları, damatları, gelinleri, torunları ve hizmetçileriyle yaz için bir araya gelirdik.” Diye cevaplayarak ailesini anlatmış. (1)

Yazmak bir tanıklıktır, bugün de Ayşe Kulin’in yola düşen bir izini buldum ve yazmak istedim. Sorulara verdiği cevaplar arasında, özel konuları ayırdım, yazma konusundaki cevaplarını önemsedim, sizlerle paylaştım.

Hasan OKURSOY 21 Ağustos 2021 Mordoğan

Kaynak; 1-Ebru D. Dedeoğlu, Ayşe Kulin’in Cumhuriyet Cumartesi eki için sorduğu sorulara verdiği cevaplar, 27 Eylül 2020 tarihli Cumhuriyet Gazetesi.

Not; Resimde, Ayşe Kulin'in annesi Sitare Hanım ve babası Muhittin Bey, aralarında Ayşe Kulin hanım, 1942 yılında Ankara Güven Parkta çekilmiş. Resim, Pinterest.com dan alınmıştır.




1 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page