top of page

YOLLAR-33

GENÇ GİDENLER


“Değişen bir şey yok hiç/ Ölüm hariç” Diye söylemiş şair Behçet Aysan. Yarım kalan neyimiz varsa bizi üzer. Oysa ölüm hepsini süpürür gider. Hiçbirimiz aradığımız dünyayı bulamayız. Yola düşenlerimiz bize neler neler anlatır ve sorar.

Uykumuzun ucunda bekleyen nedir? Kimse bilmez. Öksürüp dursa da sabah, yalnızlığında bekler.

Bir bakmışsın ne sokak kalır ne yol. Hepsini unutursun. Bir zamanlar yüzüne vuran dostların sesi de kayıp olur. İçinde boşlukları uğuldar.

Akşama bir yalnızlık düşünce, insan arkadaşlarını daha çok arar. Deniz mavisine, otobüs durağına ve yolcu bazen yollara küser. Bazen de geçmiş günler seni sorgular.

Fırtınalı günler ara sıra el eder, insan yine bir dost elini arar. Ömür de biter, yaz yağmuru sağanağında sizi gözler ve ıslatır. Köydeki musluk damları belki bizi hatırlar.

Uzayan yollar zamana karşı bir çare olur mu? Hiç sanmam, yine yollar uzayıp gider, bir türkü hüznünü belki dağıtır. Belki Cahit Külebi’den bir şiir, seni uzaklara götürür.

Ben uzun yollara ilk Rize’ye arkadaşlarla giderken düştüm. O yollarla, yatılı okulu kazandığımda tanıştım. Karadeniz’in çılgın dalgalarını, sahil yolunda kıyıların yeşilini, ben hiç unutmadım. Ne zaman bir kemençe sesi duysam, Rize’de ıslanıp kaldım. O şehir ve yatılı okulum şiirlerimde de hep olurdu, onları söyler dururdum.

“Rize

seni çok sevdim çayınla denizinle yağmurunla okulun sıcaklığını kimseye vermedim sakladım yıllarca”

O yağmurlu şehri bir başka sevdim, oraları hiç unutmadım. “Ah! Rize uzak ve tuzlu denizin yıllarca içimde kudurdu seni hatırladım her çay içimimde unutmadım gözlerim buğulu”

Yollar bende hiç bitmedi, beni yıllarca çekip durdu.

Bu dünyada ne kadar yaşarsan yaşa, sonunda gidiyorsun, fakat ömür bitse bile yollar, bir başkasında devam ediyor. Her şey ömrün bittiği gün sona eriyor. Geride, başarı ve başarısızlıkların yanı sıra, öfken, paran, pulun, tüm sahip oldukların, sıkıntıların, uykusuz kalıp dert edindiklerin, sen gidince onlar da gidiyor.

Geride paylaştıkların, bıraktıkların, yarım kalsa da gülümseyişin anılıyor.

Eylül hem güzeldir hem de hüzünlüdür, sarı yapraklar ağaç diplerinde savrulur durur ve bir bitişi anımsatır, insana şiir de yazdırır.

Fakat göğ ekinin yere düşeni insanı bir başka vurur, insan başka üzülür. İnsan sarsılır, dağılır, uzaklar daha uzar, Serkan’ın yitişi de bizi uzaklara götürdü, yalnızlık ve hüzün bizi başka kavurdu. Onun boşluğu karşımızda durunca, bu bulaş ortamında Nevin-Celal öğretmenimizin yanında olamamak, bizi daha da üzdü.

Yola düşen bu acımızı, bir şiirimle de paylaşmak istedim.

GENÇ GİDENLER

Hiç kimse gidenin yerini dolduramaz Anıları kırık dal gibi düşer yola Gelip geçenler uğraşsa da kaldıramaz Bütün gün uğuldar durur aklından çıkmaz


Ne kadar yaşarsan yaşa ölüm seslenir Akıp giden koca suyu da deniz yutar Mavisinde bakıp dursa da el etse de İçimizde bir boşluk acısında koşar


Yapraklarını eylül böyle sık sık döker Karanlığında geceler başka uğuldar Gök ekin biçilmiş gibidir genç gidenler Acılarında közü koygun koygun bakar


Ateş yakar ölüm her yaşta erkenim der Değirmendere’de baksana bağ bozumu Bugün erken erken bir başka çığlık atar Dalgalanan göle günün acısı düşer


Hasan OKURSOY 3 Eylül 2021 Mordoğan



2 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page