top of page

YOLLAR-34

YERDEKİ KIYMIK BAZEN DİKKATİMİZİ ÇEKMEZ


Yazma konusunda dikkat ettiğim bir husus da kişinin özel durumunu yazmamaktır. Eğer kendi yazılı olarak paylaşmamışsa kesinlikle bunun yazılmaması gerekir diye düşünürüm.

Bir gün gittiğimizde arkamızda bıraktığımız eşyaların hiç konuştuğunu düşündünüz mü? Onlarla konuşmayı bir denediniz mi? Ben denemedim, belki buna cesaret edemedim, yeni geldi aklıma.

Oysa arkamızdan onlar da üzülür diye düşünürüm, belki onlar da alışamaz yokluğumuza, yavaş yavaş söner bizdeki ışıkları.

Belki yakınlarım, geride bıraktıklarımı bir merakla karıştırırlar, belki karıştırmaktan bıkıp ne var ne yok hepsini çöpe atarlar. Çöplerin arasında belki konuşmaları yola düşer. Kim bilir? Böyle konuşarak belki çöplükte, belki bir dönüşümcünün elinde kayıp olurlar.

Bazılarını atmaya kıyamamışsınızdır, siz gidince onlar da arkanızdan sizin gibi kayıp olur gider.

Ya albümdeki, kutulardaki resimler, belki kapı önünde bir dönüşümcünün geçmesini bekler. Ah! Kitaplarıma çok üzülürüm, eğer sahaf raflarına düşerse, ona dayanamam. Fakat sen gittikten sonra ne fark eder. O derin uykundan bir daha uyanamazsın.

Ömür eninde sonunda bitiyor, yaşadıkların kalıyor geride, sevinçlerin, üzüntülerin bir bir geçip gidiyor. Ne çocukluk ne gençlik kalıyor, bir bakmışsın ihtiyarlığın da bitiyor. Arkanda her şey gitti diye boşluğundan bakıyor.

Yollara düşen bu yazımı, bir başka yönden aktarmayı düşünmüştüm. Fakat başka hususlar geldi aklıma, onları yazdım.

Feridun Andaç, Yer değiştiren zamanın anlatısı başlıklı deneme yazısında “Yazmayı öğrenen insan denemeyle düşünce eğitiminden geçirebilir kendisini. İlkin kendinden başlamalıdır yazmaya. Dünyanın en sıkıcı şeyi gibi gelse de kendini anlatamayan başkalarını hiç anlatamaz. Bu biraz da ağacı göremeyenin ormanı hiç mi hiç göremeyeceği gibi bir durumdur,” Der. (1)

Yazmak ve yazmaya çalışmak farklı bir olay, yerdeki kıymık bazen dikkatimizi çekmez, fakat ne zaman elimize batmışsa ve acıyı duyarsak o zaman kıymığın daha çok farkına varırız. Yazılanlar da belki buna benzer, yazılmayan ne varsa unutulur gider. Onları unutulmamaya iten yazılmalarıdır.

Feridun Andaç’ın yazdıkları hep ilgimi çeker, “Üstümüzde gül yaprağı” deneme yazıları da elimin altındadır.

“Ölüme Gidenleri Seyretmek ya da Mohumil Hrabal” başlıklı yazısında; “Edebiyata, hayata, yazıya, kitaba; özcesi sanata dair her şeyi okumayı severim. Bir yanım edebiyat/yazıysa; öte yanım resimdir, müziktir, sinemadır.” Demiş. (2)

Söyledikleri hemen hemen benim de alışkanlıklarım içindedir. Ancak, Hırabal’ı okumadım. Yazarımız lise yıllarında okumuş, kendisini kıskandım.

Bu Çek yazarının kitaplarını en yakın zamanda almak, özellikle “Gürültülü Yalnızlık” kitabını bir an önce alıp okumak isterim. “Yazı bilinçtir; hatırlamadır, hatırlatmaktır.” Diye de yazmış.

Ayrıca “Günce Tutmak, Günlük Yazmak” yazısında, günce yazarlarından örnekler vererek anlattıktan sonra “Ataç’ın, Oktay Akbal’ın, Salah Birsel’in günlüklerini her okuyuşumda zenginleşirim, edebiyatı solumanın bir başka boyutunu yakalarım.” Diye yazdıktan sonra da “günce yazmanın kendisinde iç disiplin oluşturduğunu” belirtmiş. (3)

Yazarımıza katılmamak mümkün değil, ben de günlük tutarım, benden kalanları, her gün gördüklerimi güne tanıklık yapması için yazarım.

Okuma ve yazma konusunda hepimizin düşünceleri vardır. Bu konuda okuduklarımdan da kalanlar yazdıklarımda kılavuzdur. İyi okur aynı zamanda günlük tutar, okuduklarından not alır, bunlar ileride yazacaklarına da kaynak olur. Unutulmaması gereken bir husus vardır, o da okumadan yazılmaz, yazılanlar yavan kalır.

Genellikle yazı ve şiirlerime tarih yazmam, aslında bunlar günler önce yazdıklarımdır, zaman zaman onları tekrar tekrar okur ve düzeltir, ilaveler yaparım. “İyi bir okur olmadan, iyi bir yazar olunmaz.” Sözünü devamlı aklımda tutarım.

Hasan OKURSOY 5 Eylül 2021 Mordoğan

Kaynak; 1- Feridun Andaç – edebiyathaber.net (27 Haziran 2017) 2- “ , Üstümüzdeki gül yaprağı, Eksik Parça Yayınları, Ekim-2016, s.267. 3- Age. s.296.



2 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page