top of page

YOLLAR-43

EMİN ÖZDEMİR

Yazarımızı “Türk Dili ve Varlık Dergilerindeki yazılarından tanırım. Eylül ayı, Emin Özdemir’in acısını da taşır. Emin Özdemir’in yazılarını ne zaman okusam, Türkçe’nin özleştirilmesi ve yazım konusunda daha bilgilenir, çoğalırım.

O bir düzyazı ustasıdır. 1931 yılında Kemaliye’de doğmuş, Pamukpınar Köy Enstitüsü’nden mezun olup üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra, Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Türk Dili ve Edebiyat bölümünü bitirmiş.

Kalem tutan ellere tutkunluğu, küçük yaşlarda başlamış. Şevki’nin okuldan dönüşünü bekleyen, soluğu onun yanında alan yazarımızın “Kalem Tutan Eller” deneme yazısını okuduğunuzda sizler de kalem tutan ellere, yazarımızın baktığı gibi bakar ve onun bakışını görür gibi olursunuz.

Yazarımız okula başlayıncaya kadar Şevki’nin kalem, defter, alfabe ortağı olmuş. Aradan seksen yıl geçse bile o günleri hiç unutmamış. İlkokulda öğretmeninin sözcük yazma yarışmasında kalem mükafatını kazananlardan biri de oymuş. Bu durum belleğinin çocukluk katmanına derinlemesine kazınmış. O yıllarda kalemin gücünü az da olsa sezmiş. İlkokulda iken gurbettekilerin mektuplarını okur, onlara cevap da yazarmış. (1)

O yazıyı okuduktan sonra, siz de benim gibi sayfa altına not yazar, “İçimize dokunan çok güzel konulara değinmiş. Kalemle tanışmadan, ölenleri de yola sermiş” Diye mezar taşlarını karşınızda görürsünüz.

Emin Özdemir, kalemi kâğıttan ayrı düşünmezmiş. Kâğıda kalemin sevgilisi dermiş. “Dünyamızı değiştiren, güzelleştiren tüm yazınsal, sanatsal yaratılar gerçekte kağıtla kalemin sevişmesinden ya da didişmesinden doğmuştur. Sözelliği, tahtından indirmiş ama sözü kalıcı kılmıştır; insanlığın duygu, düş, düşünce belleğini oluşturan iki güç, iki sevgilidir kalemle kâğıt.” Diye yazısına not düşmüş. (2)

Yazmış olduğu diğer yirmi beş kitabını da okumak için can atarsınız. Yazar akademisyen olan öğretmenimiz, kanser hastalığını yenememiş ve 1 Eylül 2017’de Ankara’da toprağa verilmiş.

61 yıllık arkadaşı Adnan Binyazar, Alican Özer’e verdiği röportajda “12 Mart darbesiyle, faşizan bir yönetimle karşı karşıya kaldıklarını, kendilerini komünist yazarlar olarak suçladıkları için bölümlerinin kapatıldığını” açıklamış ve kendisini Şentepe’de bir ortaokula, Emin Özdemir’i de kötü müdürüyle nam salmış bir okula verdiklerini” Anlatmış.

Fakat “biz gittiğimiz yere kendimizi götüren insanlardık. Bizim için ortaokul, üniversite öğrencisi fark etmezdi. Onları geliştirmek için çalışırdık. Emin Özdemir bilgisine güvenilen çok güçlü bir insan olduğu için o kötü yöneticiyi de dize getirdi ve son ayrılırken yönetici Emin Özdemir’i başında taşıdı” diyerek geçmiş anılarını aktarmış. (3)

İki arkadaş birlikte yazdıkları “Yazmak Sanatı” adlı kitabın önsözünde;

“Söz uçar, yazı kalır” sözü doğrudur. Sözün ömrü söylendiği anla sınırlıdır, gelip geçicidir; oysa yazınınki sonsuzdur. Yazıya dökülen bir düşünce, duygu, düş ve tasarım, kalıcılık kazanır; bunları geleceğe taşır yazı, daha doğrusu dünü bugüne, bugünü yarına bağlar. İnsanlığın belleğini oluşturur böylece. Düşünceyi, duyguyu besler, geliştirir, bunların kuşaktan kuşağa iletilmesini sağlar. Bu yolla yeni yeni düşüncelerin doğmasına olanaklar hazırlar. Böylesine etkin, böylesine önemli bir güçtür yazı.”

Diye yazının gücünü belirtmişler, daha sonra da “Her kitap bir araçtır. Kitabın tasarlanış amacına ulaşması kuşkusuz onu kullananların tutumuna bağlıdır. Elinizdeki kitap için de bu böyledir. Örnekleri özenle okur, açıklayıcı soruların kılavuzluğunda değerlendirirseniz, alıştırma ve uygulamaları eksiksizce yerine getirirseniz, ayrımına varmadan yazma ve yaratma becerilerini kazanmış olursunuz” Diye önsöz yazısını bitirmişler. (4)

Benim de kütüphanemde bulanan bu kitaptan çok yararlandım. Bu nedenle yazarımızın yaptığı çalışma ve başarılarını sıralayarak yazımı uzatmak istemem. Bende kalanların izini kısaca anlatmak ve yazmak isterim.

Adnan Binyazar, “Çocukluğun Yazına Yansıması” yazısında da Köy Enstitüsü kitap demekti yargısını dile getirir ve “Emin Özdemir, Köy Enstitüsü’nde okurken geldiği gün kütüphaneye girmiş, okulu bitirdiğinde kütüphaneden çıkmış.” Diye yazarımızın kitaplarla olan arkadaşlığını çok güzel anlatmış. (5)

Yazarımız tüm öğrenciliği boyunca okulunda, kitaplarla arkadaş olmuş, öğretmenliğinde de Türkçe için çalışmış.

“Yazarlığım hakkında bir şey söyleyemem” diyen Emin Özdemir, “iyi bir okur” olması ile övünürmüş.

Köy enstitülerinin ve cumhuriyetimizin yetiştirdiği değerli bir yazardır Emin Özdemir.

On beş yıl Türk Dil Kurumu’nun yönetiminde de çalışmış. Mustafa Kemal Atatürk’ün dil ülküsüne de gönül veren yazar olarak tarihe geçmiştir.

Emin Bey bir başka yazısında, okuma yazma becerisi kazanma ile okur olabilme, okurluk kimliğini kazanma konularına da değinmiş. Çocuklara verilecek yazıların ders verir olması gerektiğini vurgulamış, okuma yazma becerisi sürekli kullanılmadıkça, bir okuma alışkanlığıyla beslenmedikçe kişi “okumasız okur yazar” durumuna düşer diye söylemiş.

Orta ve yüksek öğretim öğrencilerinin Türk ve dünya yazınının anıt yapıtlarını bilmediklerini, bu nedenle gençlerin anadillerini güzel ve doğru kullanmadıklarını, söz dağarcıklarının sınırlı olduğunu dile getiren yetkililere;

“Öğrencilere okumayı sevdirecek çağdaş ürünler verilmelidir. Sağlam bir okuma alışkanlığı kazanabilmek için de sağlıklı bir anadil öğrenimi esas olmalıdır. Okuma yazma becerisi sürekli kullanılmalıdır.” Diye çözüm yolunu da özet olarak aktarmıştır. (6)

Emin Bey, yaşamı boyunca çalışmalarında Türk diline önemli katkılar sunmuş. Türkçe’nin yabancı sözcüklerden arınması için çok uğraşmış. Öğrencilerine sıklıkla “boş çuval dik durmaz okuyun” dermiş.

“Atatürk’ün Dil Savaşı” başlıklı yazısında, “Kendi öz değerlerine yaslanmayan, ulusallıktan yoksun dillerde bireyler açık seçik düşünemezler. Düşünseler de yüzeyde kalır; kuşatıcı, yaratıcı bir nitelik taşımaz.” Diye söyledikten sonra “Atatürk’ün başlattığı dil savaşı bitmeyecek. Yaşama savaşı nasıl bitmezse, dil savaşı de bitmeyecek. Çünkü insanoğlunun düşünme gücüyle, düşün çevreniyle sınırlıdır dil savaşı. Düşünme gücü geliştikçe, değiştikçe buna bağlı olarak da dil de değişip gelişecektir. Ulusal birikim, ulusal düşünce açısından da böyledir.” Diye yazısını bitirmiş. (7) Yazarımızı saygı ile anarız.


Hasan OKURSOY 28 Eylül 2021 Yelki


Kaynak; 1- Emin Özdemir, Kalem Tutan Eller, O iyi kitaplar olmasaydı, Bilgi yayınevi 2. Basım,

Şubat-2017, s. (284-295). 2- Age. s.287. 3- Alican Özer, 2 Eylül 2017 tarihli Görünüm Gazetesi. 4- Emin Özdemir-Adnan Binyazar, Yazmayı Öğrenmek, Yazmak Sanatı, Fom Kitap yayınları, 1. Basım Mart-2016 İstanbul, s. (9-11). 5- Adnan Binyazar, Çocukluğun Yazına Yansıması, Aklın iç kalesi, Eksik Parça yayınları, 1.basım Ekim-2016, s.47. 6- Emin Özdemir, Kitapsız Büyüyenler, O Kitaplar Olmasaydı, Bilgi yayınevi 2. Basım, Şubat-2017, s. (167-170). 7- Emin Özdemir, Atatürk’ün Dil Savaşı, Türk Dili Dergisi, Mayıs-1981, sayı; 353, s.689, 698.

Not; Resim Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır.



3 görüntüleme0 yorum
Post: Blog2_Post
bottom of page